Önsöz
Bilim Felsefesi
Dersleri, Türk Eğitim
Tarihi’nde bu başlık altında ilk kez 1968-69 ders yılında
Ankara Üniversitesi Eğitim Fakultesi’nde verilir. Ders
Hocası
H.
Z.
Ülken’in
( ki
100.Doğumyılını idrak ediyoruz)
konu kapsamına girebilecek çok erken tarihlere (1920’lerin
sonları ve 1930’larda ) götürülebilecek telif ve çeviri
eserleri vardır. 1935 de Felsefe Yıllığı II’de Broglie’nin
Bugünkü Fizik’de Dalga ve Cisimcikler, Çağdaş
Fizik’te Nedensellik yazılarının çevirisi gibi..
Yine aynı yıla indexli Bachelard
çevirileri var.
Ülken’in
Derslere seçtiği isimdeki İlim kelimesini biz alıntılarda
Bilim olarak karşılayacağız. Bu duyarlılık
O’ndan gelmesede, temel felsefi çatallanmanın idealist
kutbunda yer alan Hoca’nın Bilim Felsefesi ile Bilimsel
Felsefe arasındaki ayrıma söz konusu kitabının Önsöz’ünde
eğinme gereksinme duyması anlaşılır nedenlere dayanır.
Şöyle der: ‘Bilimsel Felsefeler, Bilimler’den
herhangi birinin prensip ve metodunu temel diye alan ve
Felsefe’yi bu temele göre göre bir bilim gibi kurmak
isteyen cereyanların adıdır. Felsefe’yi
Fizik temeline dayandıranlarlaü Biyoloji veya
Psikoloji, Sosyoloji temeline dayandırmak isteyenlerin farkı
ancak dayandırdıkları temelin sağlamlık derecesinden
ibarettir. Fakat hepsi- en kesini
Russell’ın
sembolik mantık ilkelerine dayanan Bilim Felsefesi
dahi- bir savı kanıtsama içindedirler. Yani
, Bilim’i temellendirmek için yeni bir bilimi
temel olarak kullanmaktan ibaret bir devir içinde dönerler.
Halbuki Bilim Felsefesi, Bilimler üzerinde felsefî
bir düşünceden doğmuş bir Bilim Kuramı’na
dayanır.
Aristo’dan
Husserl
ve Yeni-Hegelcilik’e
kadar bütün Bilim Felsefeleri böyle kurulmuştur.’
Ülken
sonra kendi tezini, özgün bir isimle takdim eder. Kitabının
muhteviyatı hakkında bildi verdikten sonra.. ‘Bu dersler Bilim
Kuramı, Tabiat kanunu Fikri, dedğktif ve İndüktif
Metodlar, başlıca Matematik Ve tarih’in Metod olma bakımından
bütün Bilimlerde gördükleri rol üzerinde toplanmıştır.
Buradaki Düşünceler Felsefe Tarihi’nde
Platon’un
Son Dialogları’na ve Yeni Bilim’deki ‘tamamlayıcılık’
fikrine dayanmaktadır. 2.Kitap’da Tamamlayıcılık
fikrinin enerji ve maddeden insana kadar varlık derecelerine
nasıl tatbik edilebileceğini, aynı fikre göre
lojiko-Matematik Bilimlerde süreklide süreksiz arasındaki münasebeti
ele alacağız. Metod olma bakımından Matematik ve Tarih
anlayışı üzerinde etraflı durcağız ve bu görüşe
dayanarak Bilim Sınıflamalarının tahlil ve tenkidini yaptıktan
sonra yeni bir Bilimler Sınıflaması sunacağız….
Burada tuttuğumuz yol şudur: Sentetik, Analitik veya Sezgici
Bilim Felsefelerini bu açıdan gözden geçirdik, onlardan
neden eski geçerliklerini saklamdığını ve yerine neden
yenilerin doğduğunu gördük. Bizim bu kitapta ileri sürdüğümüz
Bilim Felsefesi sentetik ve analitik görüşleri bir
bakımından birleştiren
Husserl’in
fenomenolojik görüşünden doğmuştur. Yalnız gerçek
ve ideal sferlerini tam olarak ayıran bu görüşten gerçekle
ideal manzara görmemiz bakımından ayrılıyoruz. Bu noktada
Platon’un
dyade felsefesi ile zamanımızda matematik ve mantığın
‘idealleştirme’ olduğu görüşüne, yeni
Fizik’te doğan ‘tamamlayıcılık’ fikrine dayanıyoruz.
Bundan dolayı da , yeni bir kelime icat etmenin tehlikesini göze
alarak, bu görüşe dyadologie diyoruz… Bilimler Sınıflaması
yaptığımız zaman bütün Bilimlerde derece derece
koordinatlara benzer bir dönüşüm metodu ile tamamlayıcı
iki manzaranın (sürekli ve süreksizin) birbirine nasıl
tercüme edileceğini, idealleştirme olarak anlaşılan
Matematik ile Tarih’in metod olma bakımından bilimlerdeki
her iki manzaraya nasıl tatbik edileceğini göstermeye çalışacağız.’
Ülken’in
ölümünden sonra mezkur eserinin 2.baskısını yaptığı
1983 yılında Türkçe okuyucular Felsefe ağacının diğer
kutbundan bir ismin,
Cemal
Yıldırım’ın
aynı adlı eseriyle 10 yıldır tanışıyorlardı. Bu
süreç içinde Bilim Felsefesi’nin bitirdiğimiz
yüzyıldaki güçlü isimleri olan Reichennach,
Thomas
Kuhn, Karl Popper
makale düzeyinde ya da kitaplık çapta Türkçe’ye çevrilmişti.
Sıralamadaki ilk isim Türk Üniversiteleri Türkiye’deki
Öğretim görevlisi olarak bulduğu yıllarda tanışmıştı.
2000 li yılların başında, 6.dizimiz olan ‘Bilim
Tarihi ve Bilim Felsefesi’ ile Ulumulhikme ders
serilerinin 8. yılında tamamlamış olacağız.
Epistomolojik ağacımızın bir çok ders sezonu başında
tahtaya çizdiğin şeması bu kez daha iyi anlaşılılık
imkanı bulacaktır. Belhi önümüzdeki sömestir bu seriye
mukaddime olacak bir ‘Dilbilim Dersleri’ eklemek kısmet
olur. Bilim Felsefesi derslerini başka bir çok muhitte de
yapıldığı gibi ‘Bilim Tarihi’ derslerine koşut
bir alatımla kronolojik bir temele oturdacağız. Herşeyde
Platon’a
çıkarılan zincir geleneğinin muted sıralanışı bir yana,
Bilim Felsefesi’nin
Comte’ce
Pozitivizm’in sorgulandığı bir tarih diliminin ürünü
olduğu daha belirgin olarak görülebilecek, böylece
Genel
Düşünce Tarihi’nde ünlü Post, ‘Postmodern
Dalga’ ile irtibatlı bir okuması imkanlı kılınabilecektir.
Bilim Tarihi’nin nisbeten yansız bir
özetlemesi olan başlangıç kitabı olarak görülmesi mümkün
S.Ural’ın
literatürde gösterilen eserinden de diğerleri gibi genişce
alıntılar yaptığımızı burada belirtmek isterim. Yer yer
ders anlatımında farklı yaklaşımlar geliştirmiş olmakla
beraber yazılı tekslere bunların istenilen oranda aktarılamamış
olması, ders serisinin ilk kez takdim edilmiş olması yanında
aynı anda
Rivayet İlimleri II serisinin NRW
kursiyerleri için gözden geçirilme zorunluluğu, 2001 yılı
içinde üzerinde yogunlaşacağımız ‘Kişi Hakları
Bildirgesi’nin hazırlık çalışmalarının yorucu
mesaisi de etkendir. Yine de okuyucuyu yönlendirdiğimiz
kaynakçaların yanında ellerine sunulu bir ders teksinin
olmasının yararları göz önüne alınarak, muhalif olduğumuz
bir çok parağramın altına, bu itirazi kaydın rahatlatıcığına
sınınarak imza atmada beis görmüyoruz.
5
Mart 2001