Mekkî  Wahy

/Tertil V

 

 

   048.020/TAHA

Esirgeyen Bağışlayan Allah'ın adıyla

                                           

I    Musa: 1-24

 

020.01-         Ta Ha

020.02-         Biz Sana bu Qur'an'ı güçlük çekmen için indirmedik.

020.03-         Haşyet duyanlar’a ancak bir Öğüt.

020.04-         Yer’i ve Yüksek Gökler’i Yaratan tarafından bir İndirme’dir.

020.05-         Rahman Arş’a istiva etti.

020.06-         Gökler’de, Yer’de, bu ikisinin arasında ve Nemli-Toprağın altında olanlar’ın tümü O'nundur.

020.07-         Söz’ü açığa vursan da (birdir). Çünkü  O, elbette Gizli’yi de Gizli’nin Gizlisi’ni de bilmektedir.

020.08-         Allah, O'ndan başka İlah yok. En Güzel İsimler O'nundur.

 

                             Musa Mukaddes Tuva'da

 

020.09-   Sana Musa'nın Haber’i geldi mi?

020.10-         Hani bir Ateş görmüştü de Aile’sine şöyle demişti: "Durun, kesinlikle Ben bir Ateş gördüm, umulur ki Size O’ndan bir Kor getiririm ya da Ateş’in yanında bir Yolgösteri’ci bulurum.'

020.11-         Nitekim O’na gidince, kendisine seslenildi: "Ey Musa!"

020.12-         "Gerçekten Ben, Ben Senin Rabb'inim. Ayakkabılar’ını çıkar. Çünkü Sen, Kutsal Wadi olan Tuva' dasın."

020.13-         "Ben Seni seçtim, Artık wahyolunan’ı dinle."

020.14-         "Gerçekten Ben, Ben Allah'ım. Ben'den başka İlah yoktur, şu halde Bana abdol ve Beni zikretmek için Salat kıl."

020.15-         "Elbette, Saat yaklaşarak gelmektedir. Herkesin harcadığı Çaba’nın Karşılığını alması için, O’nu neredeyse açıklıyorum."

020.16-         "Öyleyse, O’na inanmayıp kendi Hewasına uyan, sakın Seni O’ndan alıkoymasın, sonra Yıkıma uğrarsın."

020.17-         "Sağel’indeki nedir ey Musa?"

020.18-         Dedi ki: "O, Benim Asa’mdır, O’na dayanmakta, onunla Dawarlarım için Ağaçlar’dan Yaprak düşürmekteyim, onda Benim için daha başka Yararlar da var."

020.19-         Dedi ki: "Onu at, ey Musa!"

020.20-         Böylece, O da onu attı, O hemen Debelenen bir Yılan (oldu).

020.21-         Dedi ki: "O’nu al ve korkma ,Biz O’nu İlk Durumu’na çevriceğiz."

020.22-         "El’ini de Koltuğuna sok,  bir Başka Ayet olarak O, Hastalık olmadan ve Bembeyaz bir durumda çıkıversin."

020.23-         "Öyle ki Sana Büyük Ayetler’imizden göstermiş olalım."

020.24-         "Fir'awn'a git, çünkü O taşkınlaşmaktadır."

     

II           Musa ve Fir'avn :25-54

 

020.25-         Dedi ki: "Rabb'im, Benim Göğsümü aç."

020.26-         "Bana İş’imi kolaylaştır."

020.27-         "Dil’imden Düğüm’ü çöz."

020.28-         "Ki söyleyeceklerimi kavrasınlar."

020.29-         "Aile’mden Bana bir Yardımcı kıl."

020.30-         "Kardeşim Harun'u"

020.31-         "O'nunla arkamı kuvvetlendir."

020.32-         "O’nu İş’imde ortak kıl."

020.33-         "Böylece Seni çok tesbih edelim."

020.34-         "Ve Seni çok zikredelim."

020.35-         "Elbette Sen, Bizi görmektesin."

020.36-         Dedi ki: "Ey Musa istediğin Sana verildi."

 

020.37-         "Andolsun, Biz sana bir defa daha lutfetmiştik."

020.38-         "Hani, Anne’ne wahyolunan Şey’i wahyetmiştik."

020.39-         "Onu Sandığın içine koy, O’nu Su’ya bırak, böylece Su O’nu Sahil’e bıraksın, O’nu Benim de Düşman’ım, O’nun da Düşman’ı olan biri alacaktır. Gözümün önünde yetiştirilmen için, kendimden Sana bir Sevgi yönelttim."

020.40-         "Hani Kızkardeş’in gezinip: "Onu üstlenecek birini Size Haber vereyim mi?" demekteydi. Böylece Seni Anne’ne geri çevirmiş olduk ki, Gözün aydın olsun ve Hüzn’e kapılmasın. Sen bir İnsan öldürmüştün de, Biz Seni Tasa’dan kurtarmış ve Seni Deneme’den geçirmiştik. Medyen Halkı arasında da yıllarca kalmıştın, sonra bir Qader üzerine geldin ey Musa!"

020.41-         "Seni kendim için seçtim"

 

020.42-         "Sen ve Kardeşin Ayetler’imle gidin ve Beni zikretmekte Gevşek davranmayın."

020.43-         "İkiniz Fir'awn'a gidin, çünkü o taşkınlaşmaktadır."

020.44-         "Ona Yumuşak Söz söyleyin, umulur ki tezekkür eder ve haşyet duyar."

020.45-         "Dediler ki: "Rabb'imiz, Biz gerçekten, O’nun Biz’e karşı, taşkınlık etmesinden ya da Azgın davranmasından korkmaktayız."

020.46-         Dedi ki: "Korkmayın, çünkü Ben Sizin’le birlikteyim, işitmekteyim ve görmekteyim."

020.47-         "Haydi O’na gidin ve deyin ki: "Biz Senin Rabb'inin Elçileri’yiz. İsrailoğulları’nı Bizimle birlikte gönder ve Onlar’a Azab verme. Sana Rabb'inden bir Ayet’le geldik. Selam, Hidayet’e tabi olanlar’ın üzerine olsun."

020.48-         "Gerçekten Bize wahyolundu ki: -Doğrusu Azab, Yalanlayan ve yüz çevirenler’in üstünedir.-"

020.49-         Dedi ki " Sizin Rabb'iniz kim ey Musa?"

020.50-         Dedi ki: "Bizim Rabb'imiz, her şeye Yaratılışını veren, sonra Doğruyol’unu gösterendir."

020.51-         Dedi ki: "İlk Çağlar’daki Kuşaklar’ın Durumu nedir öyleyse?"

020.52-         Dedi ki: "Bunun bilgisi Rabb'imin katında bir Kitap'tadır. Benim Rabb'im şaşırmaz ve unutmaz."

 

020.53-         "Ki, Arz’ı Sizin için bir Beşik kıldı, O’nda Sizin için Yollar döşedi ve Gök’ten Su indirdi. Böylelikle bununla Her Tür Bitki’den Çiftler çıkardık.

020.54-         "Yiyin ve Hayvanlar’ınızı otlatın. Şüphesiz bunda Sağduyu Sahipleri için elbette Ayetler var’dır.

020.55-         Sizi O’ndan yarattık, Sizi Ona geri vereceğiz ve Sizi bir kere daha O’ndan çıkacağız.

020.56-         Andolsun, Biz O’na Ayetler’imizin Tümü’nü gösterdik. Fakat o yalanladı ve ayak diretti.

 

III Musa ve Büyücüler :55-76

 

020.57-         Dedi ki: "Ey Musa, Sen Bizi Sihr’inle Yurd’umuzdan çıkarmaya mı geldin?"

020.58-         "Madem öyle, Biz de Sana buna benzer bir Sihir’le geleceğiz, şimdi Sen, bir Buluşma Yer ve Zamanı belirle, Bizim de, Senin de Ona karşı olamayacağımız Açık Geniş bir Yer olsun." dedi.

020.59-         Dedi ki: "Buluşma Zamanımız Bayram Günü ve İnsanlar’ın Toplanacağı Kuşluk vakti."

020.60-         Böylece Fir'awn arkasını dönüp gitti. Hileli Düzen’ini bir araya getirdi. Sonra geldi.

020.61-         Musa Onlar’a dedi ki: "Size Yazıklar olsun, Allah'a karşı Yalan uydurmayın. Sonra bir Azab ile Kök’ünüzü kurutur. Yalan düzen gerçekten yokolup gitmiştir."

020.62-         Bunun üzerine kendi aralarında Durumlar’ını tartışmaya başladılar ve Gizli Konuşmalar’a geçtiler.

020.63-         Dediler ki: "Bunlar, her halde iki Sihirbaz’dır, Sizi Sihirler’iyle Yurd’unuzdan çıkarmak ve Örnek olarak tutturduğunuz Yol’unuzu yok etmek istemektedirler."

020.64-         "Bundan dolayı Tuzaklar’ınızı bir araya getirin. Sonra Bölükler halinde gelin, Bugün Üstünlük sağlayan, gerçekten Kurtuluş’u bulmuştur."

020.65-         "Ey Musa" dediler. "Ya Sen at veya Önce atanlar Bizler olalım."

020.66-         Dedi ki: "Hayır Sizler atın." Sonra hemen ne görsün, Sihirler’inden dolayı, Onlar’ın İpler’i ve Asalar’ı kendisine gerçekten debeleniyormuş haliyle göründü.

020.67-         Musa, bu yüzden kendi içinde bir tür Korku duymaya başladı.

020.68-         "Korkma" dedik. "Elobette Sen Üstün olacaksın."

020.69-         "Sağel’indekini atıver, Onlar’ın yaptıklarını yutacaktır, çünkü Onlar’ın yaptıkları yalnızca bir Büyücü Hilesi’dir. Büyücü ise nereye varsa kurtulamaz."

020.70-         Bunun üzerine Büyücüler, Secde’ye kapandılar: "Harun'un ve Musa'nın Rabbi'ne İman ettik" dediler.

020.71-         Dedi ki: "Ben Size İzin vermeden önce O'a inandınız, öyle mi? Kuşkuşuz O Size Büyü’yü öğreten Büyüğünüzdür. O halde Ben de Sizin Eller’inizi ve Ayaklar’ınızı Çapraz olarak keseceğim ve Sizi Hurma Dalları’nda sallandıracağım. Siz de elbette, hangimizin Azab’ı daha Şiddetliymiş ve daha Sürekliymiş öğrenmiş olacaksınız."

020.72-         Dediler ki: "Bize gelen Apaçık Deliller’e ve Bizi Yaratan’a Seni Asla tercih etmeyeceğiz. Neyle Hükm’ünü yürütebileceksen, durmaksızın Hükm’ünü yürüt, Sen, yalnızca bu Dünya Hayatı’nda Hükm’ünü yürütebilirsin."

020.73-         "Gerçekten Biz Rabb'imize iman ettik, Günahlar’ımızı ve Sihir dolayısıyla Bizi kendisine karşı zorladığından bağışlasın. Allah, daha Hayırlı’dır ve daha Sürekli’dir."

020.74-         "Gerçek şu ki kim Rabb'ine Suçlu olarak gelirse, elbette Onun için Cehennem vardır. Onun içinde ise, ne ölebilir, ne de dirilebilir."

020.75-         "Kim de O'na inanıp Salih Çalışmalar’da bulunarak O'na gelirse, işte Onlar, Onlar için de Yüksek Dereceler vardır."

020.76-         "İçlerinde Ebedi kalacakları, içlerinden Irmaklar akan Adn Bahçeleri de. Ve işte bu Arınmış olan’ın Karşılığıdır."

 

IV  Musa ile kavmi :77-89

 

020.77-         Andolsun, Biz Musa'ya wahyetmiştik: Kullar’ımı Geceleyin Yürüyüş’e geçir, Onlar’a Deniz’de Kuru bir Yol aç, yetişilmekten korkmadan ve Endişe’ye kapılmadan."

020.78-         Fir'awn ise Ordular’ıyla peşlerine döküldü. Sular’dan Onlar’ı kaplayan kapladı.

020.79-         Fir'awn, kendi Qawm’ini saptırdı ve Onlar’ı Doğruya yöneltmedi.

020.80-         Ey İsrailoğulları, andolsun,Sizi Düşmanlar’ınızdan kurtardık, Tur'un Sağ yanında Sizin’le waidleştik ve üzerinize Qudret Helvası’yla Bıldırcın indirdik.

020.81-         Size Rızıq olarak verdiklerimizden Temiz olanları’ndan yiyin, bu  konuda Azgınlık yapmayın, yoksa Gazab’ım üzerinize kaçınılmaz olarak iner. Benim Gazab’ım kimin üzerine inerse, elbette o, Tepetaklak düşmüştür.

020.82-         Gerçekten Ben, Tewbe eden, İnanan, Salih Çalışmalar’da bulunup da sonra Doğruyol’a erişen kimseyi elbette bağışlayacağım.

020.83-         "Seni Qawm’inden çarçabuk ayrılmaya iten nedir ey Musa?"

020.84-         Dedi ki: "Onlar arkamda, İzim üzerindedirler, Hoşnut kalman için, Sana gelmekte Acele ettim Rabb'im."

020.85-         Dedi ki: "Biz Sen’den sonra Qawm’ini Deneme’den geçirdik. Samirî Onlar’ı saptırdı."

020.86-         Bunun üzerine Musa, Qawm’ine oldukca Kızgın, Üzgün olarak döndü.  Dedi ki: "Ey Qawmim, Rabb'iniz Size Güzel bir Waid’te bulunmadı mı? Size Söz pek Uzun mu geldi? Yoksa Rabb'inizden üzerinize kaçınılmaz bir Gazab’ın inmesini mi istediniz de Bana verdiğiniz Söz’den caydınız?"

020.87-         Dediler ki: "Biz Sana verdiğimiz Söz’den kendiliğimizden dönmedik ,ancak o Qawm’in Süs Eşyaları’ndan bir takım Yükler yüklenmiştik Biz Onlar’ı attık, böylece Samirî de attı."

020.88-         Böylece Onlar’a böğürmesi olan bir Buzağı Heykeli döküp çıkardı. "İşte, Sizin de İlah’ınız, Musa'nın da İlah’ı budur, fakat O unuttu." dediler.

020.89-         Onun kendilerine bir Söz’le cevap vermediğini ve Onlar’a bir Zarar veya Yarar sağlamaya Güc’ü olmadığını görmüyorlar mı?

 

V            Musa ve Buzağı :90-104

 

020.90-         Andolsun, Harun, bundan önce Onlar’a: "Ey Qawm’im, gerçekten Siz bununla Fitne’ye düşürüldünüz. Sizin asıl Rabb'iniz Rahman'dır. Şu halde Bana uyun ve Emr’ime tabi olun." demişti.

020.91-         Demişlerdi ki: "Musa Bize geri gelinceye kadar Ona karşı bel büküp önünde eğilmekten kesinlikle ayrılmayacağız."

020.92-         "Ey Harun" demişti. Onlar’ın saptıklarını gördüğün zaman Seni alıkoyan neydi?"

020.93-         "Niye Bana uymadın, Emr’ime Baş mı kaldırdın?"

020.94-         Dedi ki:"Ey Anne’min Oğlu, Sakal’ımı bırak ve Baş’ımı tutma. Ben Senin İsrailoğulları arasında Ayrılık çıkardın, Söz’ümü önemsemedin  demenden endişe ettim."

020.95-         Dedi ki: "Ya Senin Amac’ın nedir ey Samirî?"

020.96-         Dedi ki: "Ben Onlar’ın görmediklerini gördüm, böylece Elçi’nin İzi’nden bir Avuç alıp Onu atıverdim, böylelikle Bana bunu Nefsim  hoş gösterdi."

020.97-         Dedi ki: "Haydi çekip git, artık Senin Cezan-Bana dokunulmasın- deyip gezmendir." Ve elbette Senin için kendisinden asla kaçınımayacağın bir Buluşma Zamanı var’dır. Üstüne kapanıp Bel bükerek önünde eğildiğin İlah’ına bak, Biz Onu elbette yakalayacağıız, sonra Darmadağın edip Deniz’de savuracağız.

020.98-         "Sizin İlah’ınız yalnızca Allah'tır ki, O'nun dışında İlah yoktur. O, İlim bakımından Herşey’i Kuşatan'dır.

 

020.99-         Sana Geçmişler’in Haberleri’nden bir Bölüm’ünü böylece aktarıyoruz. Gerçekten Sana katımızdan bir Zikr verdik.

020.100-       Kim bundan yüz çevirirse, elbette Qıyamet Günü o bir Günah-yükü yüklenecektir.

020.101         -Onda Ebedi olarak Kalıcı’dır. Bu, Qıyamet Günü onlar için ne Kötü bir Yük’tür.

020.102-       Sur'a üfürüleceği Gün, Biz Suçlular’ı O gün Gözler’i kaskatı kesilmiş olarak toplayacağız.

020.103-       "Yalnızca On (gün) kaldınız" diye kendi aralarında fısıldaşacaklar.

020.104-       Onlar’ın Söz’ünü ettiklerini Biz daha iyi biliriz. Tutulan Yol bakamından Onlar’ın daha üst olanları ise: "Siz yalnızca bir Gün kaldınız" derler.

 

VI  Peygamberin Muhalifleri :105-115

 

020.105-       Sana Dağlar’ı soruyorlar. De ki: "Benim Rabb'im, Onlar’ı Darmadağın edip savuravak"

020.106-       "Yerlerini Bomboş, Çıplak bırakacaktır."

020.107-       "Orada ne bir Eğrilik göreceksin, ne de bir Tümsek."

020.108-       O Gün, kendisinden sapma imkanı olmayan Çağrıcı’ya uyacaklar. Rahman'a karşı Sesler kısılmıştır. Artık bir Hırıltı’dan başka bir Ses işitemezsin.

020.109-       O Gün Rahman'ın kendisine İzin verdiği ve Sözünden Hoşnut olduğu kimseden başkasının Şefaat’i bir Yarar sağlamaz.

020.110-       O, önlerindekini de, arkalarındakini de bilir. Onlar ise, Bilgi bakımından O'nu kavrayamazlar.

020.111-       Yüzler, Diri ve Kaim olan’ın önünde Eğik durmuştur ve Zulüm yüklenen ise yok olup gitmiştir.

020.112-       Kim de bir İnançlı olarak, Salih Çalışmalar’da bulunursa, artık O, ne Zulum’den korksun ,ne de Hakkının Eksik tutulmasından.

020.113-       Böylece Biz O'nu, Arapça bir Qur'an olarak indirdik ve O'nda Korkulacak Şeyler’i Türlü Şekiller’de açıkladık umulur ki ittiqa ederler ya da Onlar için Öğüt olarak düşünme/Zikr oluşturur.

020.114-       Haqq olan Biricik Melik Allah Yüce'dir. O’nun Wahy’i Sana gelip tamamlanmadan önce Okuma’da Acele etme ve de ki: "Rabb'im, İlm’imi arttır."

 

VII            Şeytanın İğfali: 116-128

 

                 (Bakara 30-38,  Araf 20-25, İsra 60-65, Kehf 50)

 

020.115-       Andolsun, Biz bundan önce Adem'e Ahid vermiştik. Fakat O unutuverdi. Biz Onda bir Kararlılık bulmadık.

020.116-       Hani Biz Melekler’e: "Adem'e secde edin" demiştik, İblis'in dışında secde etmişlerdi, O, Ayak diremişti."

020.117-       Bunun üzerine dedik ki: "Ey Adem, bu gerçekten Sana da, Eş’ine de Düşman’dır. Sakın Sizi Bahçe'den çıkarmasın, sonra Mutsuz olursunuz.

020.118-       Elbette ki, Senin acıkmaman ve Çıplak kalmaman ordadır."

020.119-       Ve gerçekten Sen burada susamayacaksın ve Güneş altında yanmayacaksın da."

020.120-       Sonunda Şeytan Ona vesvese verdi, dedi ki: "Sana Sonsuzluk Ağacı’nı ve Yok olmayacak bir Mülk’ü Haber vereyim mi?"

020.121-       Böylece İkisi Ondan yediler, hemen ardından Ayıp yerleri/Sev'atları Onlar için ortaya çıktı , üzerlerine Bahçe Yaprakları’ndan örtmeye başladılar. Adem, Rabb'ine karşı gelmiş oldu da şaşırıp kaldı.

020.122-       Sonra Rabb'i O’nu seçti, Tewbe’sini kabul etti ve Doğru Yol’a iletti.

020.123-       Dedi ki: "Bir kısmınız bir kısmınıza Düşman olarak , hepiniz ordan inin. Artık Size Ben’den bir Yol Gösterici gelecektir, kim benim Hidayet’ime uyarsa artık O sapmaz ve mutsuz olmaz.

020.124-       "Kim de benim Zikr’imden yüzçevirirse, artık Onun için Sıkıntılı bir Geçim var’dır  ve Biz Onu Qıyamet Günü Kör olarak haşredeceğiz."

020.125-       "O da şöyle demiş olur: Ben görmekte olan biriyken, Beni niye Kör olarak haşrettin Rab'bim?"

020.126-       Der ki: "İşte böyle, Sana Ayetler’imiz gelmişti, Fakat Sen Onlar’ı unuttun, o Gün de Sen işte böyle unutulmaktasın."

 

VIII          Ceza muhakkaktır :129-135

 

020.127-       İşte Biz Ölçüsüzce davrananlar’ı ve Rabb'inin Ayetleri’ne inanmayanları böyle cezalandırırız, Ahiret Azabı ise gerçekten daha Şiddetli ve daha Sürekli’dir.

020.128-       Kendilerinden önceki Kuşaklar’dan Nicelerini Yıkıma uğratmamız, Onlar’ı Doğru’ya yöneltmedi mi? Onlar’ın kaldıkları Yerler’de gezinip durmaktadırlar. Şüphesiz bunda Sağduyu Sahipleri için Ayetler var’dır.

020.129-       Eğer Rabb'inden geçmiş bir Söz ve Adı konulmuş bir Süre (ecel) olmasaydı, kuşkusuz (azab) kaçınılmaz olurdu.

020.130-       Şu halde Onlar’ın söylediklerine karşı Sabırlı ol. Güneş’in Doğuşu’ndan önce ve Batışı’ndan önce Rabb'ini Hamd ile tesbih et. Gece’nin bir Bölümü’nde de ve Gündüzün Uçları’nda da tesbihte bulun ki Hoşnut olabilesin.

020.131-       Onlar’dan Bazı Bölükler’e, kendilerini Onunla denemek için yararlandığımız Dünya Hayatı’nın Süsü’ne gözünü dikme. Senin Rabb'inin Rızq’ı daha Hayırlı ve daha Sürekli’dir.

020.132-       Ehl’ine Salat’ı emret ve onda Kararlı davran. Biz Sen’den Rızıq istemiyoruz, Biz Sana Rızıq vermekteyiz: Sonuç Taqwa’nındır.

020.133-       Dediler ki: "Bize kendi Rabb'inden bir Ayet getirmesi gerekmez miydi?" Onlar’a önceki Kitaplar’da Açık Belgeler gelmedi mi?

020.134-       Eğer Biz Onlar’ı bundan önceki Azab ile Yıkıma uğratmış olsaydık, kesinlikle diyeceklerdi ki: Rabb'imiz, Bize bir Elçi gönderseydin de, Küçülmeden ve Aşağılanmadan önce Senin Ayetler’ine tabi olsaydık."

020.135-       De ki: "Herkes gözetlemekterir, Siz de gözleyip durun. Sonun da,  Dümdüz Yol’un Sahipleri kimlermiş ve Doğru yol’a ulaşan kimlermiş, pek yakında öğreneceksiniz."

 

 

049.056/el-WAQIA

Esirgeyen Bağışlayan Allah'ın adıyla

 

I    Üç sınıf insan: 1-39

 

056.01-         Waqıa wuqu bulduğu zaman

056.02-         Onun Wuquu’nu yalanlayabilecek yoktur.

056.03-         O Aşağılatıcı, Yüceltici’dir.

056.04-         Yer, Şiddetli bir Sarsıntı’yla sarsıldığı,

056.05-         Ve Dağlar darmadağın olup ufalandığı,

056.06-         Derken toz duman halinde savrulduğu,

056.07-         Ve Sizler de Üç Sınıf olduğunuz zaman;

 

056.08-         İşte o Meymene Ashabı, ne Ashabı Meymene!

056.09-         Meş'eme Ashabı, ne Meş'eme Ashabı!

056.10-         Yarışıp öne geçenler de Öne geçmiş Öncüler’dir.

056.11-         İşte Onlar Muqarreb’dir.

056.12-         Ni’metler’le donatılmış Bahçeler'de

056.13-         Birçoğu Geçmişler’dendir.

056.14-         Birazı da Sonrakiler’den.

056.15-         İşlenmiş Tahtlar üzerindedirler.

056.16-         Üstlerinde Karşılıklı olarak yaslanmışlardır.

056.17-         Çevrelerinde Ölümsüzlüğe ulaşmış Gençler dolaşır.

056.18-         Kaynağından Testiler, İbrikler ve Kadehler,

056.19-         Ki bundan ne Başlar’ı ağrır ne de kendilerinden geçip Aqıllar’ı çelinir.

056.20-         Arzulayıp seçecekleri Meyveler,

056.21-         Canlar’ının çektiği Kuşeti,

056.22-         Ve İri Gözlü Huriler,

056.23-         Sanki Saklı İnciler gibi.

056.24-         Yapmakta olduklarına Karşılık olmak üzere.

056.25-         Orada  ne Boş Söz işitirler, ne de Günah’a sokma.

056.26-         Yalnızca bir Söz: Selam, Selam.

056.27-         Yemin Ashabı, ne Ashab-ı Yemin!

056.28-         Yüklü Dallar’ı bükülmüş Kiraz,

056.29-         Üstüste dizili Meyveleri sarkmış Muz Ağaçları,

056.30-         Yayılıp uzanmış Gölgeler,

056.31-         Durmaksızın akan Su,

056.32-         Ve bir çok Meyveler arasında,

056.33-         Eksilmeyen, yasaklanmayan,

056.34-         Yüksekler’e kurulmuş Döşekler.

056.35-         Gerçek şu ki: Biz Onları yeni bir inşa ile inşa ettik

056.36-         Onları hep Bakireler kıldık.

056.37-         Eşler’ine Sevgi ile Tutkun, hep Yaşıt,

056.38-         Yemin Ashabı olanlar için.

056.39-         Birçoğu Geçmişler’den.

056.40-         Bir çoğu da Sonrakiler’den.

 

II   Günahkarlar: 40-74

 

056.41-         Şimal Ashabı, ne Şimal Ashabı!

056.42-         Hücreler’e işleyen Kavurucu bir Sıcaklık ve Kaynar Su,

056.43-         Ve Kapkara Duman’dan olan bir Gölge içindedirler.

056.44-         Ki o, ne Serin’dir, ne de Kerim.

056.45-         Çünkü Onlar, bundan önce Varlıkla şımartılmış olanlar’dı.

056.46-         Onlar, Büyük Günah üzerinde Israrlı davrananlar’dı.

056.47-         Ve derlerdi ki: "Biz öldüğümüz, Toprak ve Kemik olduğumuz da mı, gerçekten Biz mi diriltilecek mişiz?"

056.48-         "Önceden geçmiş Atalar’ımız da mı?"

056.49-         De ki: "Elbette, Öncekiler de ve Sonrakiler de."

056.50-         "Bilinen bir Gün’ün belli vaktinde elbette toplanacaklardır."

056.51-         Sonra gerçekten Siz, ey Sapık olan Yalanlayıcılar,

056.52-         Elbette  Zakkumolan bir Ağaç’tan yiyeceksiniz.

056.53-         Böylece Karınlar’ı O’ndan dolduracaksınız.

056.54-         Onun üzerine de alabildiğine Kaynar Su’dan içeceksiniz.

056.55-         Üstelik içtikce susayan Hasta Develer’in İçişi gibi içeceksiniz.

056.56-         İşte bu, Onların Din Günü'nde Şölenleri’dir.

     

056.57-         Sizleri Biz yarattık, yine de Tasdiq etmeyecek misiniz?

056.58-         Şimdi dökmekte olduğunuz Meni’yi gördünüz mü?

056.59-         Onu Sizler mi yaratıyorsunuz, yoksa yaratan Bizler miyiz?

056.60-         Sizin aranızda Ölüm’ü Taqdir edenler Biziz  ve Biz önüne geçilecek olanlar değiliz.

056.61-         Benzerlerinizi getirip değiştirme ve Sizi şimdi bilemeyeceğiniz bir şekilde inşa etme konusunda,

056.62-         Andolsun İlk İnşa’yı bildiniz, ama Öğüt almanız gerekmez mi?

056.63-         Şimdi ekmekte olduğunuz’u gördünüz mü?

056.64-         Onu Sizler mi bitiriyorsunuz yoksa bitirmekte olanlar Biz miyiz?

056.65-         Eğer dilemiş olsaydık, gerçekten Onu birer Ot Kırıntısı kılardık, böylelikle şaşırdınız.

056.66-         "Doğrusu Biz, Ağır bir Sonuç altına girip zorlandık,"

056.67-         "Hayır, Biz büsbütün Yoksun bırakıldık."

056.68-         Şimdi Siz, içmekte olduğunuz Su’yu gördünüz mü?

056.69-         Onu Sizler mi Bulut’tan indiriyorsunuz, yoksa indirmekte olanlar Biz miyiz?

056.70-         Eğer dilemiş olsaydık Onu Tuzlu kılardık, ama şükretmeniz gerekmez mi?

056.71-         Şimdi yakmakta olduğunuz Ateş'i gördünüz mü?

056.72-         Onun Ağac’ını Sizler mi inşa ediyorsunuz yoksa onu İnşa eden Bizler miyiz?

056.73-         Biz Onu hem bir Öğüt ve Hatırlatma, hem de İhtiyacı olanlar’a bir Meta kıldık.

 

III Hüküm yaklaşıyor :75-96

 

056.74-         Şu halde Rabb'ini Büyük İsm’iyle tesbih et.

056.75-         Hayır, Yıldızlar’ın yerlerine/konumlarına Yemin ederim,

056.76-         Elbette O, eğer bilirseniz gerçekten Büyük bir Yemin’dir.

056.77-         Tartışmasız bu bir Kerim Qur'an'dır.

056.78-         Korunmuş bir Kitap'dadır.

056.79-         O'na, Temizlenmiş olan’dan/arınmışdan başkası dokunamaz/kavramayaz.

056.80-         Alemler’in Rabb'inden İndirilme’dir.

056.81-         Şimdi Siz bu Söz’ü mü horgörüyorsunuz?

056.82-         Ve Rızq’ınızı elbette yalanlamaktan İbaret mi kılıyorsunuz?

 

056.83-         Hele Can Boğaz’a gelip dayandığında,

056.84-         Ki o sırada Siz bakıp duruyorsunuz.

056.85-         Biz Ona Siz’den daha yakınız, ancak Siz görmezsiniz.

056.86-         İşte o vakit, eğer Siz ceza görmeyecek iseniz.

056.87-         Eğer Doğrusözlüler iseniz, Onu  geri çevirsenize!

 

056.88-         Eğer O, Yakın kılananlar’dan ise,

056.89-         Bu durumda Rahatlık, Güzel Rızıq ve Ni’metler’le donatılmış Bahçe.

056.90-         Ve eğer Yemin Ashabı’ndan ise,

056.91-         Artık Yemin Ashabı’ndan Selam Sana!

 

056.92-         Ve eğer O Yalanlayan Sapıklar’dan ise,

056.93-         Artık alabildiğine Kaynar Su’dan bir Şölen vardır.

056.94-         Ve Çılgınca yanan Ateş'e bir Atılma da.

056.95-         Elbette bu Kesin Bilgi ifade eden bir Gerçek’tir.

056.96-         Öyleyse Rabb'ini Yüce İsm’iyle tesbih et.

 

 

050.057/el-HADİD

Esirgeyen Bağışlayan Allah'ın adıyla

 

I    1-10     Hakikat Yolunda fedakarlık :1-10

 

057.01-         Gökler’de ve Yer’de olanlar’ın tümü Allah'ı tesbih etmiştir. O, Aziz'dir, Hakim'dir.

057.02-         Gökler’in ve Yer’in Mülk’ü O'nundur. Diriltir ve Öldürür. O Herşey’e Güçyetiren'dir.

057.03-         Ewwel'dir, Ahir'dir,  Zahir'dir, Batın'dır. O, Herşey’i Bilen'dir.

057.04-         Gökler’i ve Yer’i Altı Gün’de yaratan, sonra da Arş’a istiwa eden O'dur. Yere giren’i, ondan çıkan’ı, Gök’ten inen’i ve ona çıkan’ı bilir. Siz, her nerede iseniz, O Sizin’le beraberdir. Allah yaptıklarınızı Gören'dir.

057.05-         Gökler’in ve Yer’in Mülkü O'nundur. İşler Allah'a döndürülür.

057.06-         Gece’yi ve Gündüz’ü bağlayıp katar, Gündüz’ü de Gece’ye bağlayıp katar. O, Göğüsler’in Öz’ünde olan’ı Bilen'dir.

057.07-         Allah'a ve Elçisi'ne inanın. Sizi kendileri üzerinde Halifeler kılıp size Harcama yetkisi verdiği Şeyler’den infaq edin. Artık Siz’den kim iman edip infaq ederse, Onlar için Büyük bir Ecir vardır.

057.08-         Size ne oluyor ki, Elçi Sizi Rabb'ine inanmaya çağırıp dururken Allah'a inan mıyorsunuz? Oysa O, Siz’den Kesin bir Söz almıştı, eğer inanıyorsanız.

057.09-         Sizi Karanlık’tan Nur’a çıkarmazı için Kul’una Apaçık Ayetler indiren O''dur. Allah, Size karşı elbette Şefkatli-olan'dır,  Rahim'dir.

057.10-         Size ne oluyor ki, Allah Yolu’nda infaq etmiyorsunuz? Oysa Gökler’in ve Yer’in Mirası Allah'ındır. İçinizden, Fetih’ten önce İnfaq eden ve Savaşanlar bir olmaz. İşte Onlar, derece olarak sonradan infaq eden ve Savaşanlar’dan daha Büyük’tür. Allah, herbirine en Güzel olan’ı waadetmiştir. Allah, yaptıklarınızdan Haberdar'dır.

 

II   11-19   İman ve Fedakarlık :11-19

 

057.11-         Allah'a Güzel bir Borç verecek olan kim’dir? Artık Allah, bunu kendisi için kat kat artırır. Onun için Kerim bir Ecir var’dır.

057.12-         O Gün, Mü'minler ve Mü'mineler’i, Nur’ları Önlerinde ve Sağlarında koşarken görürsün. "Bugün Sizin Müjdeniz içinde Ebedi Kalıcılar olarak içinden Irmaklar akan Bahçeler'dir." İşte Büyük Fewz bu’dur.

057.13-         O Gün, Münafıqlar ve Münafıqalar, İman etmekte olanlar’a derler ki: "Bize bir Göz atın, Sizin Nur’unuzdan birazcık yararlanalım." Onlar’a: " Arkanıza dönün de bir Nur arayıp bulmaya çalışın" denilir. Derken aralarında Kapı’sı olan bir Sur çekilmiştir. Onun İç yanında Rahmet, dış yanı’nda da o yönden Azab var’dır.

057.14-         Onlara seslenirler: "Biz Sizler’le birlikte değil miydik?" Derler ki: " Evet, ancak Siz kendinizi Fitne’ye düşürdünüz. Gözetip beklediniz. Kuşkular’a kapıldınız. Sizi Kuruntular yanıltıp aldattı. Sonunda Allah'ın Emr’i geldi. Ve O Aldatıcı da Sizi Allah'ın Emr’i ile aldattı.

057.15-         Artık Bugün Siz’den herhangi bir Fidye alınmaz ve küfretmekte olanlar’dan da. Barınma Yeriniz Ateş'tir. Sizin Weli’niz O’dur. O ne Kötü bir Gidiş yeri’dir.

057.16-         İnananlar’ın, Allah'ın ve Haqq’tan inmiş olan’ın Zikr’i için Qalpler’inin Haşyetle yumuşaması zamanı gelmedi mi? Onlar, bundan önce kendilerine Kitap verilmiş, sonra üzerlerinden Uzun bir Süre geçmiş, böylece Qalpleri de katılaşmışlar gibi olmasın. Onlar’dan çoğu Fasıqlar’dı.

057.17-         Bilin ki gerçekten Allah, Ölüm’ünden sonra Arz’a hayat vermektedir. Elbette Biz, umulur ki aqledersiniz diye Size Ayetler’i açıkladık.

057.18-         Gerçek şu ki, Sadaqa veren-erkekler ve Kadınlar ve Allah'a Güzel bir Borç verenler Onlar için kat kat arttılırır ve Kerim Ecir de onlarındır.

057.19-         Allah'a O'nun Elçisi'ne inanlar, işte Onlar Rabb'leri katında Sıddıqlar ve Şehidler’dir. Onların Ecirler’i ve Nurlar’ı vardır . Küfredip de Ayetler’imizi yalanlayanlar ise,  işte Onlar da Cehennem Ashabı’dır.

 

III 20-25   Dünyanın Faniliği :20-25

 

057.20-         Bilin ki, Dünya Hayatı ancak bir Oyun oyalanma, bir Süs ve kendi aranızda bir Övünme, Mal ve Çocuklar’da bir Çoğalma Tutkusu’dur. Bir Yağmur örneği gibi, onun bitirdiği Ekin Ekicileri’nin hoşuna gitmiştir, sonra kuruyuverir, bir de bakarsın ki Sapsarı kesilmiş, sonra  O bir Çerçöp olmuştur. Ahiret'te ise Şiddetli bir Azab,  Allah'tan bir Mağfiret ve bir Rıza da var’dır. Dünya Hayatı aldanış olan bir Meta’dan başka değildir.

057.21-         Rabb'inizden olan bir Mağfiret’e ve Bahçe'ye çabalayıp  yarışın. Ki Genişliği Gök ile Yer’in genişliği gibi olup Allah'a ve O'nun Elçi’sine inananlar için hazırlamıştır. İşte bu Allah'ın bir Fadl’ıdır ki, Onu dilediğine verir. Allah Büyük Fadl Sahibi’dir.

057.22-         Arz’da olan ve Sizin kendilerinizde meydana gelen Herhangi bir Musibet yoktur ki, Biz Onu yaratmadan önce bir Kitap’ta olmasın. Elbette bu, Allah'a göre pek Kolay’dır.

057.23-         Öyle ki, El’inizden çıkana karşı Üzüntü duymayasınız ve Size  verdikleri dolayısıyla sevinip şımarmayasınız. Allah Muhtal Fehur’i (her büyüklük       taslayıp böbürleneni) sevmez.

057.24-         Ki Onlar, Cimrilik ederler ve İnsanlar’a da Cimriliği emrederler. Her kim yüz çevirirse, artık Allah, Ganî'dir, Hamîd'dir.

057.25-         Andolsun Biz Elçiler'imizi Apaçık olan Belgeler’le gönderdik. Ve İnsanlar Adalet’i Ayakta tutsunlar diye Onlar’la birlikte Kitab'ı ve Mizan'ı  indirdik. Ve kendisinde Çetin bir Sertlik olan ve İnsanlar için yararlar bulunan Demir’i de indirdik. Öyle ki Allah, kendisine ve Elçiler’ine Gayb ile kimlerin Yardım edeceğini bilsin.  Elbette Allah Büyük Kuwwet Sahibi’dir, Aziz'dir.

 

IV  Müslümanlıkta ruhbanlık yoktur :26-29

 

057.26-         Andolsun Biz Nuh'u ve İbrahim'i gönderdik. Nübüwwet’i ve Kitab'ı onların Soylar’ında kıldık. Öyle iken içlerinde Hidayet’i kabul edenler vardır, Onlar’dan birçoğu da Fasıq olanlar’dır.

057.27-         Sonra Onların İzleri üzerinde Elçiler'imizi birbiri ardınca gönderdik. Meryem oğlu İsa'yı da arkalarından gönderdik, Ona İncil'i verdik ve Onu izleyenlerin Qalpler’inde bir Şefkat ve Merhamet kıldık. Türettikleri Rehbaniyyet (ruhbanlık)ı ise, Biz Onlara bunu yazmadık. Ancak Allah'ın Rıza’sını aramak için, ama buna da gerektiği gibi uymadılar. Bununla birlikte Onlar’dan İnananlar’a Ecirler’ini verdik. Onlar’dan bir çoğu da Fasıqlar’dır.

057.28-         Ey inananlar, Allah'tan ittiqa edin ve O'nun Elçi’sine inanın. Size kendi Rahmet’inden İki kat versin. Sizin için kendisiyle yürüyeceğiniz bir Nur kılsın ve Size Mağfiret versin. Allah Gafur'dur, Rahim'dir.

057.29-         Öyle ki, Kitap Ehli, Allah'ın Fadl’ından Hiçbir Şey’e Güç yetirip sahip olamadıklarını ve Fadl’ın kesinlikle Allah'ın Eli’nde olduğunu, Onu dilediğine verdiğini bilsinler. Allah Büyük Fadl Sahibi’dir.

 

 

051.026/eş-ŞUARA

Esirgeyen Bağışlayan Allah'ın adıyla

 

I    Peygambere teselli :1-9

 

026.01-         Ta Sin Mim.

026.02-         Bunlar Apaçık Kitab'ın Ayetleri’dir.

026.03-         Onlar Mümin olmayacaklar diye neredeyse kendini qahredecektin.

026.04-         Dilersek, Onlar’ın üzerine Gök’ten bir Ayet indiririz de, Ona Boyunlar’ı eğilmiş olur.

026.05-         Onlar’a Rahman'dan bir Uyarı gelmeyiversin. Hiç tartışmasız Ondan yüz çevirirler.

026.06-         Gerçekten yalanladılar. Fakat Alay Konusu edindikleri Şey’in Haber’i kendilerine pek yakında gelecektir.

026.07-         Yeryüzü’ne bir bakmadılar mı ki Onda Her Güzel Çift’ten Nice Ürünler bitirdik.

026.08-    Elbette bunda bir Ayet var’dır. Ancak Onlar’ın çoğu İnanmış değildirler.

026.09-    Elbette Senin Rabb'in, Gerçekten Aziz'dir, Rahim'dir.

 

II           Musa'nın Fir'avn'a gidişi :10-33

 

026. 10-         Hani Rabb'in Musa' ya seslenmişti: "Zulmetmekte olan Qawm’e git."

026.11-         Firawn'un Qawmi’ne. Hala sakınmıyorlar mı?

026.12-         Dedi ki: "Rabb'im kuşkusuz Ben Onlar’ın Beni yalanlamalarından korkmaktayım."

026.13-         "Göğsüm sıkışmakta, Dil’im dönmemektedir. Bundan dolayı, Harun'u da gönder."

026.14-         Üstelik, Onlar’ın Bana karşı sunacakları Suç’um var. Bu nedenle Beni öldürmelerinden de korkmaktayım."

026.15-         "Hayır" dedi. "İkiniz de Ayetler’imle gidin. Elbette Biz Sizinle Birlikte’yiz ve işitmekteyiz."

026.16-         "Hemen Fir'awn'a giderek deyin ki: -Gerçekten Biz Alemler’in Rabb'inin Elçi'siyiz.-"

026.17-         "İsrailoğulları’nı Bizimle göndermen için."

026.18-         (Firawn) Dedi ki: "Biz Seni, içimizde daha Çoçukken yetiştirip büyütmedik mi? Sen Ömrünün nice Yıllarını aramızda geçirmedin mi?"

026.19-         "Ve Sen yapacağın İş’i de işledin. Sen Nankörler’densin/kafirlerdensin."

026.20-         Dedi ki: "Ben Onu yaptığım zaman Şaşkınlar’dandım."

026.21-         "Siz’den korkunca da hemen aranızdan kaçtım. Sonra Rabb'im Bana Hükm verdi ve Beni  Gönderilenler'den yaptı."

026.22-         "Bana karşı  Lutuf dediğin Ni’met de İsrailoğulları’nı Köle kılmandan dolayıdır."

026.23-         Fir'awn dedi ki: "Alemler’in Rabb'i ne’dir?"

026.24-         Dedi ki: "Gökler’in, Yer’in ve bu ikisi arasında olan Herşey’in Rabb'idir. Eğer Kesin Bilgi ile inanıyorsanız."

026.25-         Çevresindekiler’e dedi ki: "İşitiyor musunuz?"

026.26-         Dedi ki: "O Sizin de Rabb'iniz, Geçmişlerdeki Atalar’ınızın da Rabb'idir."

026.27-         Dedi ki: "Elbette Size gönderilmiş bulunan Elçi'niz bir Deli’dir."

026.28-         "Eğer aqlediyorsanız o Doğu’nun da Batı’nın da, bunlar arasında olan Herşey’in de Rabb'idir." dedi.

026.29-         Dedi ki: "Andolsun Benim dışımda bir İlah edinecek olursan Seni kesinlikle Hapse atacağım.

026.30-         Dedi ki: "Sana Apaçık bir Şey getirsem de mi?"

026.31-         Dedi ki: "Eğer Doğrusözlüler’den isen O’nu getir."

026.32-         Bunun üzerine Asa’sını bıraktı. Birden o Açıkca bir Ejderha oluverdi.

026.33-         El’ini de çekip çıkardı.  Birden o Bakanlar için parlayıp ayrdınlanıvermiş oldu.

 

III Musa ve Büyücüler: 34-52

 

026.34-         Çevresindeki Önde Gelenler’e:  "Bu," dedi, "Doğrusu Bilgin bir Büyücü’dür."

026.35-         Büyü’sü ile Sizi Yurd’unuzdan çıkarmak istiyor, ne buyurursunuz?"

026.36-         Dediler ki: "Bunu ve Kardeş’ini oyala. Şehirler’e de Toplayıcılar gönder."

026.37-         "Tüm Uzman Bilgin Büyücüler’i Size göndersinler. "

026.38-         Böylece Büyücüler Bilinen bir Gün’ün Belli bir Vakti’nde bir araya getirildi.

026.39-         Ve İnsanlar’a da: "Siz de toplanıyor musunuz?" denildi.

026.40-         "Umarız ki eğer galip gelirse Biz de Büyücüler’e uyarız."

026.41-         Büyücüler geldiklerinde Fir'awn'a "Şayet Biz Galip gelirsek Bize bir Ücret var gerçekten değil mi ?" dediler.

026.42-         "Evet" dedi. "Üstelik kesinlikle Siz en Yakınlarım kılınanlar’dan da olacaksınız."

026.43-         Musa Onlar’a dedi ki: "Atacağınızı atın."

026.44-         Onlar da İpler’ini ve Asalar’ını atıverdiler ve "Fir'awn'ın İzzeti Adı’na Kesinlikle Üstünler Bizler’iz," dediler.

026.45-         Böylelikle Musa da Asa’sını bırakıverdi. Birden O uydurmakta olduklarını yutuverdi.

026.46-         Anında Büyücüler secde ettiler.

026.47-         "Alemler’in Rabb'ine iman ettik." dediler.

026.48-         "Musa'nın ve Harun'un Rabbi’ne."

026.49-         Dedi ki: "O’na Ben Size İzin vermeden önce mi inandınız? Tartışmasız O Size Büyü öğreten Büyüğünüz’dür. Öyleyse yakında bileceksiniz. Elbette Eller’inizi ve Ayaklar’ınızı Çaprazlama kestireceğim ve Sizin hepinizi asıp sallandıracağım."

026.50-         "Hiç zararı yok." dediler. "Çünkü Biz gerçekten Rabb'imize Dönücüler’iz."

026.51-         "Doğrusu Biz İnananlar’ın İlki olduğumuzdan dolayı Rabb'imizin Bizim Hatalar’ımızı bağışlayacağını ummaktayız.

 

IV  Fir'avnın Boğulması :53-69

 

026.52-         Musa'ya da "Kullar’ımı Gece Yürüyüşe geçir, çünkü izleneceksiniz." diye wahyettik.

026.53-         Bunun üzerine Fir'awn'da Şehirler’e Toplayıcılar gönderdi.

026.54-         "Gerçek şu ki Bunlar Azınlık olan bir Topluluk’tur."

026.55-         "Ve Elbette Bize karşı da Büyük bir Öfke beslemektedirler."

026.56-         "Biz ise Uyanık bir Toplum’uz."

026.57-         Böylelikle Biz Onlar’ı Bahçeler’den ve Pınarlar’dan sürüp çıkardık

026.58-         Hazineler’den ve Soylu Makamlar’dan da.

026.59-         İşte böyle. Bunlar’a İsrailoğulları’nı Mirascı kıldık.

026.60-         Böylece Güneş’in Doğuş Vakti Onlar’ı izlemeye koyuldular.

026.61-         İki Topluluk birbirlerini gördükleri zaman Musa'nın Adamları "Gerçekten yakalandık" dediler.

026.62-         "Hayır, elbette Rabb'im Benimle beraber’dir, Bana Yol gösterecektir." dedi.

026.63-         Bunun üzerine Musa'ya: "Asa’nla Deniz’e vur "diye wahyettik, Deniz hemencecik yarıldı da Her Parçası Dağ gibi oldu.

026.67-         Elbette bunda bir Ayet vardır. Ama Onlar’ın çoğu inanmış değillerdir.

026.68-         Ve Elbette Senin Rabb'in Aziz'dir, Rahim'dir.

 

V            İbrahim: 70-104

 

026.69-         Onlara İbrahim'in Haberi’ni de anlatıp oku:

026.70-         Hani, Baba’sına ve Qawm’ine: "Siz neye kulluk ediyorsunuz?" demişti.

026.71-         Demişlerdi ki: "Putlar’a tapıyoruz, bunun için Sürekli Onlar’ın önünde bel büküp bağlıyoruz."

026.72-         Dedi ki: "Çağırdığınız zaman Onlar Sizi işitiyorlar mı?"

026.73-         "Ya da Size bir Yararlar’ı dokunuyor mu veya Zararlar’ı?"

026.74-         "Hayır" dediler. "Biz Atalar’ımızı böyle yaparken bulduk."

026.75-         Dedi ki: "Şimdi, neye tapmakta olduklarınızı gördünüz mü?"

026.76-         "Hem Siz, hem de Eski Atalarınız?"

026.77-         "İşte bunlar, gerçekten Benim Düşman’ımdır, yalnızca Alemler’in Rabb'i hariç"

026.78-         "Ki Beni yaratan ve Bana Hidayet veren O'dur."

026.79-         "Bana yediren ve içiren O'dur."

026.80-         "Hastalandığım zaman Bana Şifa verecek olan O'dur."

026.81-         "Beni öldürecek, sonra diriltecek olan da O'dur."

026.82-         "Din Günü Hatalar’ımı bağışlayacağını ummakta olduğum da O'dur."

026.83-         "Rabb'im, Bana Hüküm bağışla ve Beni Salih olanlar’a kat."

026.84-         "Sonra gelecekler arasında Bana bir Doğruluk Dili ver."

026.85-         "Beni Ni’metler’le donatılmış Bahçe'nin Mirascıları’ndan  kıl."

026.86-         "Baba’mı da bağışla, çünkü o şaşırıp sapanlar’dandır."

026.87-         "Ve Beni diriltilecekleri Gün küçük düşürme."

026.88-         "Mal’ın da, Çocuklar’ın da bir Yarar sağlayamadığı Gün’de."

026.89-         "Ancak Allah'a Selim bir Qalp ile gelenler başka."

026.90-         "Bahçe Taqwa Sahipleri’ne yaklaştırılmıştır."

026.91-         "Cehennem de Azgınlar için sergilenmiştir,

026.92-         Ve Onlar’a: "Tapmakta olduklarınız nerede?" denilmiştir.

026.93-         "Allah'ın dışında olanlar, Size Yardımlar’ı dokunuyor mu, veya kendilerine Yardımlar’ı oluyor mu?"

026.94-         Artık Onlar ve Azgınlar Onun içine dökülüvermişlerdir.

026.95-         Ve İblis'in bütün Orduları da.

026.96-         Orada birbirleriyle çekişip tartışarak derler ki:

026.97-         "Andolsun Allah'a, Biz gerçekten Apaçık bir Sapıklık içindeymişiz."

026.98-         "Çünkü Sizi Alemler’in Rabb'iyle Eşit tutuyorduk.

026.99-         "Bizi Suçlular’dan başka saptıran da olmadı."

026.100-       "Artık Bizim için ne bir Şefaatci var,"

026.101-       "Ne de Can’dan-yakın bir Dost."

026.102-       "Bizim bir kere daha (dönüşümüz) olsaydı da İnananlar’dan olsaydık."

026.103-       Elbette bunda bir Ayet var, ama Onlar’ın çoğu inanmış değillerdir.

026.104-       Ve Elbette, Senin Rabbin Aziz'dir, Rahim'dir.

 

VI  Nuh: 105-122

 

026.105-       Nuh Qawmi de Gönderilenler'i yalanladı.

026.106-       Hani Onlar’a Kardeşler’i Nuh: "Sakınmaz mısınız?" demişti.

026.107-       "Gerçek şu ki, Ben Size gönderilmiş,  Güvenilir bir Elçi'yim."

026.108-       "Artık Allah'tan İttiqa edin ve Bana İtaat edin."

026.109-       "Buna karşılık Ben Siz’den bir Ücret istemiyorum. Benim Ücret’im yalnızca Alemler’in Rabb'ine aittir."

026.110-       "Artık Allah'tan ittiqa edin ve Bana itaat edin."

026.111-       Dediler ki: "Sana, sıradan Aşağılık/Bayağı İnsanlar uymuşken Biz Sana inanır mıyız?"

026.112-       Dedi ki: "Onlar’ın yapmakta oldukları hakkında Benim Bilgim yoktur."

026.113-       "Onlar’ın Hesabı yalnızca Rabb'ime ait’tir, eğer şuurundaysanız."

026.114-       "Ve Ben Mümin olanlar’ı kovacak değilim."

026.115-       "Ben, yalnızca, Apaçık bir Uyarıcı'yım."

026.116-       Dediler ki: "Eğer bir son vermeyecek olursan, gerçekten Taş’a tutulanlar’dan olacaksın."

026.117-       Dedi ki: "Rabb'im, Elbette Qawm’im Beni yalanladı."

026.118-       "Bundan böyle, Benim’le Onlar’ın arasını Açık bir Hüküm’le ayır ve Beni ve Benimle birlikte olan Mü'minler’i kurtar."

026.119-       Bunun üzerine, O’nu ve Onunla birlikte olanlar’ı Yüklü Gemi içinde kurtardık.

026.120-       Sonra bunun ardından Geride kalanlar’ı da Su’da boğduk.

026.121-       Elbette bunda bir Ayet var’dır, ama Onlar’ın çoğu inanmış değillerdir.

026.122-       Ve Elbette Senin Rabb'in Aziz'dir, Rahim'dir.

 

VII            Hud :123-140

 

026.123-       Ad'de Gönderilenler'i yalanladı.

026.124-       Hani Onlar’a Kardeşler’i Hud:  "Sakınmaz mısınız?" demişti.

026.125-       "Gerçek şu ki, Ben Size gönderilmiş bir Elçi'yim."

026.126-       "Artık Allah'tan ittiqa edin ve Bana itaat edin."

026.127-       "Buna karşılık Ben Siz’den bir Ücret istemiyorum, benim Ücret’im yalnızca Alemler’in Rabb'ine ait’tir."

026.128-       "Siz, her Yüksekce Yer’e bir Anıt İnşa edip, olayanıp eğleniyor musunuz?"

026.129-       "Ölümsüz kılınmak umuduyla Sanat Yapıları mı ediniyorsunuz?"

026.130-       "Tutup yakaladığınız zaman da  Zorbalar gibi mi yakalıyorsunuz?"

026.131-       "Artık Allah'tan ittiqa edin ve Bana itaat edin."

026.132-       "Bilmekte olduğunuz Şeyler’le Size yardım edenden sakının."

026.133-       "Size Hayvanlar, Çocuklar’la Yardım etti.

026.134-       "Bahçeler ve Pınarlar da."

026.135-       "Doğrusu, Ben Sizin için Büyük bir Gün’ün Azabı’ndan korkmaktayım."

026.136-       Dediler ki: "Bizim için  farketmez, Öğüt versen de, Öğüt verenlerden olmasan da."

026.137-       "Bu, Geçmiştekiler’in Geleneksel Tutumu’ndan başkası değildir."

026.138-       "Ve Biz Azab görecek de değiliz."

026.139-       Böylelikle O’nu yalanladılar, biz de onları Yıkım’a uğrattık. Elbette bunda bir Ayet var’dır, ama Onlar’ın çoğu inanmış değillerdir."

026.140-       Ve Elbette, Senin Rabb'in Aziz'dir, Rahim'dir.

 

VIII          Salih: 141-159

 

026.141-       Semud'da Gönderilenler'i yalanladı.

026.142-       Hani Onlar’a Kardeşler’i Salih: "Sakınmaz mısınız?" demişti.

026.143-       "Gerçek şu ki, Ben size gönderilmiş Güvenilir bir Elçi'yim."

026.144-       "Artık Allah'tan ittiqa edin ve Bana itaat edin."

026.145-       "Buna Karşılık Ben Siz’den bir Ücret istemiyorum."

026.146-       "Siz burada Güvenlik içinde mi bırakılacaksınız?"

026.147-       "Bahçeler’in ve Pınarlar’ın içinde."

026.148-       "Ekinlikler ve Yumuşak Tomurcuklu Canalıcı Hurmalıklar arasında?"

026.149-       "Dağlar’dan da Ustalıklı Zevkli Evler yontuyorsunuz."

026.150-       "Artık Allah'tan ittiqa edin ve Bana itaat edin."

026.151-       "Ve Ölçüsüzce davrananlar’ın Emri’ne de itaat etmeyin."

026.152-       Dediler ki: "Sen ancak Büyülenmişler’densin."

026.153-       "Ki Onlar Arz’da fesat cıkarmakta ve ıslah etmemektedirler."

026.154-       "Sen yalnızca Bizim benzerimiz olan bir Beşer’den başkası da değilsin, eğer Doğru sözlüler’den isen bu durumda bir Ayet getir."

 

026.155-       Dedi ki: "İşte, bu bir Dişi Deve’dir, Su içme Haqqı Onundur, belli bir Gün’ün Su içme Haqqı da Sizindir."

026.156-       "O’na bir Kötülük’le dokunmayın, sonra Büyük  bir Gün’ün Azabı Sizi yakalar."

026.157-       "Sonunda O’nu kestiler, ancak Pişman oldular."

026.158-       Böylece Azab da Onlar’ı yakaladı. Elbette bunda bir Ayet var’dır. Ama Onlar’ın çoğu inanmış değillerdir.

026.159-       Ve Elbette, Senin Rabb'in Aziz'dir, Rahim'dir.

 

IX  Lut :160-175

 

026.160-       Lut Qawmi de, Gönderilenler'i yalanladı.

026.161-       Hani Onlar’a Kardeşler’i Lut: "Sakınmaz mısınız?" demişti.

026.162-       "Gerçek şu ki, Ben Siz’e gönderilmiş Güvenilir bir Elçi'yim."

026.163-       "Artık Allah'tan ittiqa edin ve Bana itaat edin."

026.164-       "Buna Karşılık Ben Siz’den bir Ücret istemiyorum, benim Ücret’im yalnızca Alemler’in Rabb'ine aittir."

026.165-       "Siz İnsanlar’dan Erkekler’e mi gidiyorsunuz?"

026.166-       "Rabb'inizin Sizler için yaratmış olduğu Eşler’inizi bırakıyorsunuz. Hayır, Siz Sınırı çiğneyen bir Qawimsiniz.

026.167-       Dediler ki: "Ey Lut, eğer bir Son vermeyecek olursan gerçekten sürülüp çıkarılanlar’dan olacaksın."

026.168-       Dedi ki: "Gerçekten Ben, Sizin bu yapmakta olduğunuza Öfke ile karşı olanlar’danım."

026.169-       "Rabbim, Beni ve Aile’mi bunların yapmakta olduklarından kurtar."

026.170-       Bunun üzerine O’nu ve bütün Ailesi’ni kurtardık.

026.171-       Yalnızca geri kalanlar içinde bir Kocakarı  hariç.

026.172-       Sonra Geride kalanlar’ı yerle bir ettik.

026.173-       Ve üzerlerine bir Yağmur yağdırdık, Uyarılanlar'ın  Yağmur’u ne kadar da Kötü.

026.174-       Elbette, bunda bir Ayet var’dır, ama Onlar’ın çoğu inanmış değiller’dir.

026.175-       Ve Elbette Senin Rabb'in Aziz'dir, Rahim'dir.

 

 

X   Şuayb: 176-191

 

026.176-       Eyke Halkı da Gönderilenler'i yalanladı.

026.177-       Hani Onlar’a Şuayb: " Sakınmaz mısınız?" demişti.

026.178-       "Gerçek şu ki, Ben Size gönderilmiş Güvenilir bir Elçi'yim."

026.179-       "Artık Allah'tan ittiqa edin ve Bana itaat edin."

026.180-       "Buna Karşılık Ben Siz’den bir Ücret istemiyorum, Benim Ücret’im yalnızca Alemler’in Rabb'ine aittir."

026.181-       "Ölçü’yü tam tutun ve Eksiltenler’den olmayın."

026.182-       "Dosdoğru olan Terazi ile tartın."

026.183-       "İnsanlar’ın Eşya’sını değerden düşürüp eksiltmeyin ve Arz’da Fesatcılar olarak karışıklık çıkarmayın."

026.184-       "Sizi ve önceki Yaratılmışlar’ı Yaratan’dan sakının."

026.185-       Dediler ki: "Sen ancak Büyülenmişler’densin."

026.186-       "Sen, yalnızca benzerimiz olan bir Beşer’den başkası değilsin ve Biz Senin gerçekte Yalancılar’dan olduğunu sanmaktayız."

026.187-       "Eğer Doğru sözlüler’den isen, bu durumda Gök’ten üstünüze bir Parça düşüver."

026.188-       Dedi ki "Rabb'im, yapmakta olduklarınızı daha iyi bilmektedir."

026.189-       Sonunda O’nu yalanladılar, böylece Onlar’ı o Gölgelik Günü’nün Azabı yakaladı. Gerçekten o Büylük bir Gün’ün Azabı’ydı."

026.190-       Şüphesiz, bunda bir Ayet var’dır, ama Onlar’ın çoğu inanmış değildirler."

026.191-       Ve Elbette, senin Rabb'in Aziz'dir, Rahim'dir."

 

XI  192-227 Vahy şair işi değil

 

026.192-       Gerçekten O, Alemler’in Rabb'inin İndirmesi’dir.

026.193-       O'nu Ruh'u'l-Emin indirdi.

026.194-       Uyarıcılar'dan olman için, Senin Qalb’inin üzerine..

026.195-       Açıkca Arapca olan bir Dil’le.

026.196-       Ve Elbette O Geçmişlerin Zuburu'nda da vardır.

026.197-       İsrailoğulları Bilginleri’nin O’nu  bilmesi onlar için İspatlayıcı bir Ayet değil miydi?

026.198-       Onu Arapça bilmeyen biri’ne de indirmiş olsaydık,

026.199-       Böylece Onlar’a karşı O’nu okusaydı, yine de O’na inanacak değillerdi.

026.200-       Biz Onu, Suçlular’ın Qalbi’ne işte böyle gecirip yürüttük.

026.201-       Onlar, o Pek Acıklı Azab’ı görünceye kadar O’na inanmazlar.

026.202-       Artık O, kendileri şuurunda olmadan Onlar’a Apansız gelecektir.

026.203-       Derler ki:" Bize bir Süre tanınır mı?"

026.204-       Onlar, yine de Azab’ımızı çabuklaştırmak mı istiyorlar?

026.205-       Gördün mü, Biz Onlar’ı yıllarca yararlandırsak,

026.206-       Sonra kendilerine Waadolunan geliverse,

026.207-       Onlar’ın Meta ile yararlandıkları Şey kendilerini Bağımsız kılamaz.

026.208-       Kendisi için bir Uyarıcı olmaksızın, Biz Hiç bir Ülke’yi yıkıma uğratmış değiliz.

026.209-       Hatırlatma (olsun). Biz Zulmedenler değiliz.

026.210-       O'nu Şeytanlar indirmiş değildir.

026.211-       Bu, Onlar’a yaraşmaz ve Güç de yetiremezler.

026.212-       Çünkü Onlar, işitmekten kesinlikle Uzak tutulmuşlardır.

026.213-       Allah ile beraber başka bir İlah’a yalvarma, sonra Azab’a uğratılanlar’dan olursun.

026.214-       En yakın Hısımlar’ını uyar.

026.215-       Ve İnançlılar’dan, Sana tabi olanlar’a Kanatlar’ını ger.

026.216-       Eğer Sana İsyan edecek olurlarsa, artık de ki: "Gerçekten Ben, Sizin yapmakta olduklarınızdan Uzağım."

026.217-       Sen, O Aziz, Rahim'e tewekkül et."

026.218-       O, Qıyam ettiğin zaman Seni görmektedir,

026.219-       Secde edenler arasında dönüp dolaşmanı da.

026.220-       Elbette, O, İşiten'dir, Bilen'dir.

026.221-       Şeytanlar’ın kimlere inmekte olduklarını Size Haber vereyim mi?

026.222-       Onlar, gerçeği ters yüz eden Günah’a Düşkün olan her Sahtekar’a inerler.

026.223-       Bunlar kulak verirler ve çoğu Yalan söylemektedirler.

026.224-       Şairler ise, gerçekten Onlar’a da Azgın Sapıklar uyar.

026.225-       Görmedin mi, Onlar her bir Wadi’de wehmedip durmaktadırlar.

026.226-       Ve gerçekten Onlar yapmayacakları Şeyler’i söylemektedirler.

026.227-       Ancak İnanan ve Salih Çalışmalar’da bulunanlar ve Allah'ı çokca zikredenler ile Zulm’e uğratıldıktan sonra Zafer kazananlar başka. Zulmetmekte olanlar, nasıl bir Inqılabla/dönüşle devrileceklerini pek Yakında bileceklerdir.

 

 

 

Tertil I      Tertil II          Tertil III         Tertil IV         Tertil V          

Tertil VI   Tertil VII        Tertil VIII      Tertil IX         Tertil X

Tertil XI   Tertil XII        Tertil XIII

 

Medenî   Sureler  

 

Qur'anu'l Hakîm (Qur'ane'n A'rabiyyen)