John Stuart Mill
1806-1873 (8)
İngiliz Düşünürü..
Londra'da doğdu, Avignon'da öldü. Klasik Okul Ekonomisti,
Filozof.
1848 de Ekonomi İlkeleri’ni yayınladı.
Gelirler’in
Bölüşümü’nü Kıyasıya eleştirmiş, Miras Hakkı’nın
kaldırılmasını önermiştir. Ancak İnsan Eşitliği’nin Miras
Kurumu’nun kaldırılmasıyla hemen gerçekleşmeyeceğini sanır.
Üretim Kooperatifleri kurulmasını önerdi.
Toprak Rantı’nın Devletleştirilmesini ( Socialisation) savundu.
Hiç değilse Yüksek bir Toprak Vergisi alarak Rant’ın ortadan
kaldırılmasını ister. Bu Sosyalist Düşünceleri tam Serbestlik
Düşüncesi ile nasıl bağdaştırıyordu? O bir Filozof’tu.
Bireyler’in Çıkarı’nı Toplum’un Çıkarı’nda, Toplum’un
Çıkarı’nı da Bireyler’in Çıkarı’nda bulur.
O’na göre İnsanlar’ı Kişisel Çıkarları
yönetir. Onu gerektiği Haller’de Toplumsallaştırma
Düşüncelerine götüren budur. Gerçekte Ekonomik Denge’nin tam
bir Rekabet Serbestliği içinde gerçekleşeceğine inanır.
Fiyat ve Uluslararası Ticaret Konusu’nda
şöyle der: ‘Arz ve Talep, Fiyat Dalgalanmaları’nı, Fiyat
Dalgalanmaları Arz ve Talebi etkiler. Arz biraz fazlalaşınca
Fiyat düşer, Fiyat’ın düşmesi Taleb’i çoğaltır ve dolayısıyla
Arz’ın gereken Çizgi’ye inmesini sağlar. Taleb’in biraz
fazlalaşması Halinde de Durum Aynı’dır. O halde Fiyat, Arz ve
Taleb’i Denge’de tutan bir Güç’tür. Bununla beraber, Arz ve
Talep’le Fiyat arasındaki Yükseliş ya da Alçalışlar aynı
Oran’da değildir, Oran’ın Derecesi Mallar’ın Cinsi ve
Karşılayacağı gerek gibi Çeşitli Etmenler’e bağlıdır.
Uluslararası Ticaret’te de Fayda’yı, İhracat’ta değil,
İthalat’ta bulur Merkantelistler gibi. Çünkü İhracat, bir
Ülke’de üretilemeyen ya da çok Pahalı üretilebilen Mallar’ın
İthal’ini sağlamak için yapılır. Öyleyse bu Konu’da Önemli
olan, Tüccarlar’ın hangi Malı getirmekten daha çok Kar
edecekleri Sorunu değil, tüketmek için Hangi Mal’ın gerekli
bulunduğu Sorunu’dur.
1861 de Faydacılık yayınlandı. 1869 da
Anılar’ını yayınladı. Liberal Parti’yi tuttu.
Düşünce’nin Kökenleri
Epikouros'a kadar iner.
Hume
da bu halka’dan.
Utilitarizm’i Pozitivizm Anlayışı üzerine kurdu.
Bilinebilir’in Sınırları dışında saydığı Maddecilik’le Ruhçuluğu
yadsır, Deney’in ancak Olgular’ı gösterebileceğini savunur ve
hiç bir Kesinliğe dayanmayan İzafi Bilgiler’in Yararlı olduğunu
ileri sürer.
'Filosofi’nin Doğuşu’ndan beri Düşünürler en Üstün İyi’nin (
Summum bonum) ne olduğunu aramışlardır. İşte Biz de
Bentham'l beraber bu Soru’nun Karşılığını veriyoruz: En
Üstün İyi, Fayda’dır. İyi’yi Kötü’den ayıracak Ölçü
nedir? Ne Uscular, ne Ruhçular bu Ölçü’yü verememişlerdir.
İşte biz Bentham'le beraber bu Ölçü’yü veriyoruz:
Fayda Ölçüsü’dür. Hekimlik Sanatı İyi’dir, çünkü
Sağlık Faydasını taşır. Müzik İyi’dir, çünkü Zevk Faydası’nı
taşır. İnsanlar’ın Mutluluğunu, Tiksinme’ye Karşılık olarak,
Hoşlanma Duydusu doğurur ( Hedonizm). Bu Duygu Faydacılığın
Sonucu’dur. İnsan, Faydalı’dan hoşlanır, Faydasız’dan
hoşlanmaz.
Bu
Konudaki Tartışmalar şundan çıkmaktadır: Fayda Kelimesi
Bugün’e kadar Yanlış anlaşıldı. Halk onu, sanki o Geçici
Hoşlanmalar’a Üstünlük Anlamını taşıyormuş gibi, çok Zaman,
Hoşlanma Sözcüğü’nün Karşısına alır. Örneğin bir Anne Çocuğuna,
hep Faydasız Şeyler’i seviyorsun, der. Oysa bu Deyiş
Yanlış’tır.
Epikouros'tan
Betham'e kadar Bütün Faydacı Yazarlar Fayda
Sözcüğünü, Hoşlanma’nın Karşıtı olarak değil, her Türlü Acı’dan
Uzak, kendiliğinden Hoşlanma olarak anlamışlardır. Faydalı
olan, Hoşlanılan’dır. Fayda İlkesi’yle En Üstün
Mutluluk İlkesi Aynı Anlam’dadır. Faydacılar,
Davranışlar’ımızı, Bize verdikleri Mutluluk Oranı’nda İyi,
bize getirdikleri Mutsuzluk Oranında Kötü sayarlar.
Mutluluk’tan anladığımız, Hoşlanma ya da Acı’nın Yokluğudur.
Mutsuzluk’tan anladığımız da Acı ya da Hoşlanma’nın Yokluğu’dur.
İnsanlar’ın gerçekten isteyebilecekleri Biricik Amaç, Hoşlanma,
ya da Acı’nın Yokluğu’dur, tek Söz’le Mutluluk’tur.
Filosofi’nin Doğuşu’ndan bu yana Bütün Saadet Ahlakçıları,
Bütün Hedonistler, Ahlaki Duygular’la ilgili Hazlar’a Kaba
Beden Hazları’ndan çok Değer verdiler. Beden Hazlarını hor
görmeyen
Epikouros
bile bu Düşünce’dedir. Çünkü Ahlaki Duygular’la İlgili
Hoşlanmalar, Beden Hoşlanmaları’ndan daha Sürekli’dir, daha
Güvenli’dir, daha Ucuzcu’dur. Sürekli Fayda, Geçici Fayda’dan
İyi’dir. Bu İlke Ahlaki Mutluluğun dayandığı en Sağlam İlke’dir.
Bütün Diğer Şeyler’in O’na göre, onun Hatırı için istenilir
olduğu Son Amaç, olunabildiği kadar Acı’dan Uzak, olunabildiği
kadar hoşlanmaya Yakın bir Yaşama’dır. Fayda, İnsan
Davranışları’nın Amacı olduğundan, Zorunlu olarak Ahlak’ın da
Temel Ölçüsü’dür. Öyleyse Ahlak nedir? Ahlak, birtakım
Davranış Kuralları’dır ki, onlara uyulduğu Zaman Bütün
İnsanlığa, sadece İnsanlığa değil, Bütün Duygulu Yaratıklar’a
Acı’dan Uzak, hoşlanmaya Yakın bir Yaşama sağlar. Faydacılığın
Amacı, Karakter Asaletini Elde etmektir. Soylu bir Karakter’in
Soyluluğu’ndan dolayı daha Mutlu olduğundan kuşkulansak bile,
onun diğer İnsanları daha Mutlu kıldığından, Dünyamıza pek çok
Şeyler kazandırdığından kuşkulanamayız. İnsanlar’ın ne
yapsalar Mutlu olamayacaklarından Söz etmek Saçma’dır. Kötü Eğilimler,
Kötü Sosyal Düzenler elbette Mutluluğun Engelleri’dir ama,
bunlar düzeltilebilir. İnsan, Mutluluk içindir. Ancak,
yaşamaktan, onun verebileceği Mutluluk’tan fazlasını
beklememelidir.
Mutlu,
Doymuş, her Türlü İstekleri giderilmiş bir Yaşama’nın iki
Unsur’u vardır: Huzur, Heyecan’la Davranış.. Çok Zaman bunun
Birincisi yetmektedir. İnsanlar’ın Büyük Çoğunluğu çok Huzur,
az Hoşnutsuzluk’la yetinirler. Kimileri de çok Heyecan içinde
Acı’ya alışabilirler. Bu İki Öge birbiriyle uzlaşabilirler,
çünkü aralarında Doğal bir Birleşme vardır. Birinin uzaması;
diğerini hazırlaması, öbürüne İstek uyandırması demektir.
Huzur’un Uzaması Heyecan’la Davranışı istetir, Heyecan’la
Davranış’ın uzaması da Huzur’u aratır. Sadece bir Bozukluk
olduğu Zamanlar’da Sukun Devresi’nden sonra Davranış İsteği
uyanmaz. Bunun gibi, Heyecan’la Davranış’ın bir Hastalık
Biçimi’ne girdiği Haller’de de, Sukun Devresi’nden sonra
Yeniden Davranış Üzücü, Tatsız gelir. İnsanlar, yaşamakta,
yetecek kadar Hoşlanma bulamıyorlarsa bunun Nedenini kendi
Bozuk Yapıları’nda aramalıdırlar. Çünkü kendilerinin dışında
Başkaca hiç bir Neden yoktur. Genel ya da Özel Sevgi
Duyguları bulunmayanlar Yaşama’nın Tadını alamazlar, Heyecan’la
Davranış Hali’ne geçemezler. Onlar için Yaşama’nın Değeri,
Bütün Bencil İlgiler’e Son verecek Ölüm yaklaşınca, büsbütün
azalır. Aralarında Sevgi bırakacak olanlar İnsan Cinsi’nin
Ortak İlgileri’yle Bağlı’dırlar, ölürken bile Sağlık Gücü’nü
yitirmezler. Yaşama’yı az hoşlanır kılan Bencilliğin yanında
başka bir Neden de, Düşünsel Kültür’ün Eksikliği’dir. İnsan
Acıları’nın bu Kaynaklar’ını bütün bütüne düzeltebilir.
Başarı’ya ulaşıncaya kadar belki birçok Kuşaklar geçecek ama
Başarı her halde gerçekleşecektir. İnsanlar, İnsanlığın bu
Mutlu Savaşı’na katılmalıdırlar.
Her
Birey’in Özel Çıkarı’nı, Özel Faydası’nı Genel Çıkar’la, Genel
Fayda’yla uyuşturması gerektir. Bundan başka Eğitim, Öğretim,
Kamuoyu Birey’in Ruhu’nda öyle çözülmez bir Ortaklık
kurmalıdır ki, Özel Mutluluk’la Genel Mutluluk arası’nda bir
Uygunluk bulunsun. Böylelikle İnsan, Genel İyiliğe Uygun
gelmeyen bir Özel İyilik Davranışını düşünemeyecektir.
Faydacılık, Her 2 Davranış’ın Erdem Niteliği taşımadığını
söyler. Onlara göre çok Zaman yerilecek Davranışlar, Övülecek
Nitelikler’inden çıkar. Stoacılar’ın Erdem’den başka Herşey’e
Sırt Çevirmelerine Karşı’dırlar. Faydacılık Erdem’in
Yanında istenilir Başka Değerler de bulunduğunu savunur. Örneğin
Erdemsizlik olan Yalancılık, yerinde kullanılırsa Erdemlilik
olabilir. Doğru’yu söylemek bir Hasta’yı öldürecekse,
Faydacılık burada Yalan söylemeyi gerektirir. Oysa bu Anlam’daki
Faydacılığın Sınırları’nı Titizlik’le Çizmeli’dir. Yalan,
ancak, kendisinden Başkasını Haksız bir Kötülük’ten
koruyacaksa, Yalan’dan başka da bir Yol yoksa, Faydalı’dır. Bu
halde Fayda İlkesi’nin Görevi, birbirini Alt etmeye uğraşan
Faydalar’ı ölçmekle, karşılaştırmakla, birinin diğerine ne
Zaman Üstün tutulacağını göstermekle belirir. Nerede bir Hak
varsa, orada bir Erdem Hali değil, bir Adalet Hali vardır.
Bir
Endüstri Topluluğu’nda Ustalık, Çıraklığa göre Üstün bir Hak
sağlamalı mıdır? Bir Düşünce’ye göre sağlamalıdır, çünkü
Elinden geleni yapanın aynı Hakkı Elde etmesi Adalet’e Uygun’dur.
Bir başka Düşünce’ye göre sağlamamalıdır, çünkü Üstün Verim’in
Üstün bir Hak Elde etmesi Adalet’e Uygun’dur. Bu iki Düşünce’nin
her ikisi de Sağlamlık’ta birbirlerine Eşit’tirler.
Faydacılık Tercihini Toplum Faydası’na olanın yönünde
yapar. Adalet’i gizlenmiş bir Erdem sayarsak, bu halde, Fayda
Erdem’den ayrılmakta, Erdem’in beceremeyeceğini becermektedir.
İnsanlar sadece Mutluluğu isterler. Erdem İsteği,
Mutluluk İsteği kadar Yaygın değildir. Faydacılık, Erdem’in
hem çoğu İnsanlarca istendiğini, hem de Bütün İnsanlarca
istenilmesi gerektiğini bilmektedir. Erdem’e Uygun olanın ne
olduğu üstünde anlaşabilirsek, Erdem’i, en Yüksek Amac’a
erişmek için Araçlık eden birçok İyi Şeyler’in Başına
koyabiliriz. Oysa Erdem, Mutluluk Amacı’na götüren bir Araç
değil, Mutluluk Amacı’nın bir Parçası olmalıdır. Buysa Erdem’in,
kendiliğinden istenilen bir Şey olmasıyla sağlanır. Erdem,
kendisini Karşılıksız olarak sevenlerde bu Hali alabilir.
Erdem bu Yol’da yalnız değildir. İnsanlar’ın, önce
Mutluluklar’ının Aracı, sonra da Mutluluklar’ının Parçası
olabilen daha pek çok İstekleri vardır. Para Sevgisi’ni, Ün
Tutkusu’nu, İktidar isteği örneği gibi. Bütün bunlar önce
Mutluluğa erişebilmek için birer Araç’tırlar, sonra Mutluluk
Amacı’nın birer Parçası Haline gelirler. Erdem, Faydacılık
Kavramı’na göre, bu Çeşit İstekler arasında sayılabilir.
Erdem, ancak, hoşlanmaya götürdüğü, acıdan uzaklaştırdığı
için istenir. Fakat araçla amaç arasında bu ortaşım meydana
geldi mi artık Erdem’e bir İyi istek Gözüyle bakılır. Erdem
bir Bakıma örnek olarak sayılan diğer İstekler’den Ayrı’dır.
Onlar Kişi’yi Başkalarına karşı Zararlı kılabilirler, Erdemse
Kişi’yi başkalarına karşı Faydalı kılar. Bu nedenle
Faydacılık, içine Başka Nedenler karışmamış, ancak Erdem için
istenilen Erdem’i Genel Fayda’ya Uygun görmekte, yayılmasını
istemektedir.'
Öğreti toplumsallaşma Çabasına rağmen Bireycilik Öğretisi’dir.
En Üstün İyi’yi, Mutluluğu, Erdem’i ve Adalet’i Bireysel Fayda
ile aynılaştırır. Zorunlu olarak Öznel idealizm’e dayanır.
Sonra Katıksız idealizm olan Pragmacılığı doğurdu.
Eserleri:
-Faydacılık,
-Anılar’,