Seyfettin Mut
1967
Malatya'da
doğdu. İstanbul Üniversitesi Basın Yayın bölümünden mezun.
Haftaya Bakış, Değişim, yeryüzü derdilerinde yazdı. M.Ü.
Ortadoğu ve İslam Ülkeleri Enstitüsünde master yapıyor.
Eserleri:
-Derin Devlet Geleneği ve
Muhalefet
-Sessizlik Senfonisi (Hasbihal
I)
-İslami Uyanıştan
İslami Harekete
-Yeni bir
Cumhuriyet için
-Yeniden Düşünmek
(İslam Devlet ve Değişim)
-Şeb-i Yelda
(Hasbihal II)
1980
Kuşağı:Şimdi Konuşma Vaktidir
Türkiye'nin toplumsal değişiminde 1968 kuşağı kadar popüler ve
gürültülü bir misyonu olmasa da önemli bir yeri olan 1980
kuşapı uzun süredir kendi sessizliğinde kayboldu. Acı, ölüm ve
kırımlarla dolu kuşak yitimi tarihimizde kendisinden önceki
kuşaklara kıysala daha köklü dinamikler üzerinde yükselen 80
kuşağının akıbetini yine öncekilere oranla "yirmibeş yaşına
kadar idealist sonra realist" formulünü geçersiz kılacak bir
seyir izliyor. Çünkü bu kuşak sessizliğinin bütün
yanıltıcılığına rağmen hala sözünü tamamlamış sayılmaz.
1980
kuşağı "68 ve 78" kuşakları gibi dünyayı değiştirme ideali
için kan ve can vermedi. Cenaze törenlerinde Devrim, Banka
soyguncularında Sosyal Adalet, örgüt içi eğitimde "dünya
görüşü" icad etmedi. "Başkalarına cehennem", ötekine düşman,
farklı olana tehdid muamelesi yapmadı. Belki de bu yüzden
biraz daha toy, biraz daha ürkek ve biraz daha silik
fotoğraflar verdi. Ama muayyen bir geçmişle muhayyel bir
gelecek arasında "bugün"ü feda etme de abilerinin izinden
türümekten de geri durmadı. Trajik bir iç savaşın ve
trajikomik bir askeri ihtilalin hemen ardından büyüdüğü için
kabuğunu kırmada zorlandı. Ama kabuğundan çıkarken
müenneslerinin öncülüğüyle kendi içinde de bir devrimin
tohumlarını yeşertti. Ne acısı, ne sevinci, ne kavgası ne de
aşkı kendinden önceki ve sonrakiler tarafından anlaşılamadı.
Otistik bir çocuk gibi uzun bir koşunun en güzel 100 metresini
kendi içerisinde defalarca koşup durdu, kendi dışında ise
suskunluk ve keder yansıttı. Ne haykırışları duyan vardı, ne
de gözyaşlarını gören. Tevhidi özgürlük bağlamından kavradığı
için beyninin sınırsız nefes alma kabiliyeti vardı: Kitap
okur, şiir yazar, ayet ezberlerdi.
Şimdi bu
kuşak, üzerine örtülmüş küllerden yeniden varoluşunu
gerçekleştiren bir anka kuşu gibi silkinip kalktığı yerden
devam etmeye çağrılıyor:
Bün yıllık
tortuların küçük deliklerinden bakarak Kur'an'ın ışığını
keşfedenlerin yerini alan ve şaşı bakışlarıyla tortuları din
olarak alıp satan fosillerin dayanılmaz "geri dönüş"ü, bu
kuşağı konuşmaya öağırıyor. Düzenin statükosunu dişiyle
tırnağıyla parçalayıp inancının haklarını kopartan
hayrunnisaların bu kez geleneğin pederşahi statükosunun
ağlarına takılıp evine dönüşündeki çaresizliği ve yeni bir
dünya için evden çıkmanın edebini terkedip, örtülü edepsizliği
ya da hayasız hicabı modaya dönüştüren yeniyetmelerin popüler
kültüründeki aşağılık kompleksi, karşı cinsten yüzü kızaran o
kuşağı konuşmaya çağırıyor.
20 yıl
önce okuduğunu din belleyip, 15 yıl önce yaptığının rantını
yemeğe çalışan, 10 yıl önce söylediğini tekrar etmeyi istikrar
, 5 yıl önce Sovyetler Birliğinin yıkıldığından habersiz ve
umarsız yaşamayı ilim zannedenlerin beyinleri dobduran
soğukluğu, bıkmadan usanmadan okuyan, tartışan, öğrenen ve
öğreten, özgür ve aç kafaların kuşağını konuşmaya çağırıyor.
Allah'ın
ve ahiret gününün rutin mırıldanmalar dışında unutulduğu ve ev
de, arkadaşlıkta, iyi günde, kötü günde rant ahlakının fiilen
iman ilkelerine baskın çıktığı fesat günleri; paylaşmayı,
dayanışmayı, fedakarlığı ve dostluğu iman kadar sağlam tutan,
Allah ve ahiret günü bilincini herdem yeniden tazeleyen o
garipler kuşağını konuşmaya çağırıyor.
Solculuğun
fıtri sapma, sağcılığın şeytan aldatması, miilyetciliğin her
türlüsünün pislik olduğunu bilen ve islamın tevhide ve adalete
çağıran özgürlük mesajını öpüp başının üstüne koyan "taş gibi
müslüman" gençliğin sessizliğini fırsat bilip meydana çıkan
sol sapmaların, gizli sağcılığın, neo milliyetciliğin, liberal
yanılgıların gürültüsündeki tahrip ve tahkir edici frekanslar,
o sağlam kuşağı konuşmaya çağırıyor.
Şimdi
yarım kalmış işlerin başına geçip kaldıkları yerden devam
etmelerinin tam zamanıdır.
Belki
çekinik anadolu çocukları, belki evrensel dalgaların sarhoş
ettiği acemi debrimcilerdi. Ama, ne yorulacak kadar dayak
yediler ne de susup kalacak kadar baskı gördüler.
Tek
şansızlıkları kendilerinden öncekilerin yetersiz mirasıyla
sonrakilerin mirasyedi kalitesizliğiydi.
Kılık
değiştiren emperyalizmin elinden dünyayı, kılık değiştirmeyi
beceremeyecek kadar kifayetsiz dinazorların elinden ülkeyi,
Kur'an'ı bırakıp eskilerin masallarıyla beyin iğfal eden
fosillerin elinden de dini alıp adaleti ikame etmeyi
düşleyecek kadar da cesur bir kuşağın suskunluğu, artık son
bulmalı.
Şimdi,
yeniden özgürlüğün, adaletin, paylaşmanın, erdemin ve cehdin
konuşulmasının zamanıdır.
Şimdi 1980
lerin güzel çocuklarının yeniden konuşmaya başlama vaktidir.