2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007 2008 2009 2010
07 Ekim 2005/04.Cüz'den
Önümde
Sûre-i Âl-i İmrân’ın Orta’sı. Orta Ümmet’i anlatıyor.
Ewwel
Zamanlar’da Uzun süren Yolculular’la, her aşılan Menzil ötesi’nde Kavuşma
Hasret’i daha da derinleşen Muqaddes
Belde Yolculukları’ndan, Zihinler’e kazınan Silüetler’le Dönüşler’i
anlamanın Muhal olacağı Çağlar’ın Başları’ndayız. Ramazanlar’da Dünyâ’nın dört bir Bucağı’ndan
Görüntülü Medya Qur’âne’l-Fecr’i
naqlen yayınlıyor. Beyaz Mermerler, Beyaz Sutunlar, Beyazlar’a bürünmüş
Musallîler’le bir zamanlar Ebâ Eyyûb’un
Evi’nde yükselen Mescid-i Nebi’yi izliyorum.
Biraz’dan
Uçağım Ebâ Eyyûb’un At Sırtı’nda
Günlerce süren Meşakkatli Yolculuklar’la qat’ettiği Mesafeler’i qat’etmeye
Değer bulduğu Uzaklıklar’ın Son 1000 kmlik Parçası’nı 1 Saat’te qat’edecek.
Daha Yer’den Ayaklarımız’ı kesmeden Uydu Görüntüler’i ile Dünya çoktandır her
an Gözümüz’ün önünde. İstanbul’u
zumluyorum. Kısmetse Ramazan’ın İlk Cuması’nda Ebâ Eyyûb’un Yeni Kenti’ne Misâfir olmakla Müşerref olmak, Târih’i
duyumsamak istiyorum.
Hâlid’in
Evi’nin Çevresi’nde Halka Halka yeniden İnşâ olmuştu Yesrib. Hâlid’in Evi’nin,
Hâlid’in Qalbi’nin Çevresi’nde.. Qalbler İslâm’la Ülfet etmese, Ümmet’i Te’lif etmek Mümkün olabilir miydi? Muhâcirler, Ensâr’la, Ensâr’ın her
bir Boy’u yekdiğeri ile kenetlendi, Ahzâb
onların Çevresi’nde kümelendi.. Artık, İnsanlar’ı Hayr’a çağıran, Ma’ruf’u
emredip, Münker’i nehyeden Ümmet çıkmıştı Târih Sahnesi’ne..
Doğu Roma’nın Pay-ı Taht’ı, Şehr-u İstanbul’a Inqılab ederken Ebâ Eyyûb’u işâretledi Aksakallı
Bilge, Fâtih Öğrencisi’ne.. Müslüman Doğu Roma’nın Temeller’i bu Ülfet ile atıldı, Yeni Qawm, Yeni Çağ’a Selâm verdi.
500
Sene sonra İstanbul’a uçmak.. Medine’yle Ortak Boylam’da Yer alan bir
Kayzer Kenti’nden havalanıyorum. Kayzer’in Kent’i, Doğal Coğrafyalar’ı
olarak bildikleri Topraklar’ı Entegrasyon Süreci’nin İlk Haftası’nda Bugün Tahiyyât etmeye gelen Misafiri’ni
ağırlıyor: Olli Rhen. Gülüyor Yerli
Klavuzlar’ı..
İstanbul’a
kaçıyorum, İstanbul’dan Muhammedî Tayr’ı Tahiyyât etmeğe.. Tayyâr’la ‘İnsanlık içinden Yeni bir Ümmet’i yeniden İhyâ etmek için Ramazan’ın Çekirdek Enerjisi’ni, Medine’yi doğuran Hirâ Devrimi’nin Ramazan’da
atılan Harcı’nı Tezekkür etmeye.. Şehr-u Ramazan’da Küresel Medine’nin Esnâr’ı, Muhâcirun’u, Ahzâbı’nı
konuşmaya.. Tayyâre’sinden inen Olli’ye
İyi İftarlar…
Alıntı:
‘Sizden, Hayr’a* çağıran* Ma'ruf’u* emreden ve Münker’den* nehyeden bir Ümmet* bulunsun. Felâh’a erenler* işte bunlardır. /Kendilerine Apaçık Belgeler* geldikten sonra, parçalanan* ve Anlaşmazlığa düşenler* gibi olmayın. İşte Onlar için Büyük bir Azâb* var’dır. /Bazı Yüzler’in- ağaracağı, bazı Yüzler’in kararacağı Gün. Yüzler’i karacak olanlar’a: "İmânınız’dan- sonra İnkar ettiniz, öyle mi? Öyleyse İnkar etmenize Karşılık olarak Azâb’ı tadın" denir. /Yüzler’i ağaranlar ise, artık onlar Allâh'ın Rahmet’i içindedirler*. İçinde de Temelli* kalacaklardır. /Bunlar Sana Haqq olarak Tilâwet* ettiğimiz Allâh'ın Âyetleri’dir. Allâh, Âlemler’e Zulum* isteyen değildir. /Gökler’de* olanlar da, Yer’de* olanlar da Allâh'ındır ve İşler* Allâh'a döndürülür." (Âl-i İmrân/104-109)
Muqâbele Edenler:
(M.Özenoğlu/04 Ramazan 1430:
Allâh’ın
İpi’ne sımsıkı tutulmak… Parçalanmamak… Âdem’in Yaratılışı’nı
hatırlıyoruz. Hani Rabbimiz bizi, yani bütün İnsanlar’ı tek bir Nefis’ten
yaratmıştı. Ewwelimiz tek Nefis, bir… Bir olmak, İri olmak, Diri olmak… Ama
nerede? Allâh İnsanlar’ı Cennet’e girmeleri için
yarattı. Cennet’e gitmenin Yolu’nu bizlere gösterdi. Âdem Eşyâ’nın
İsimleri’ni öğrendi. Model’i gösterdi. Eşyâ’nın İsimleri’ni öğretmek, Eşyâ’nın
Haqiqati’ni bulmak için… Cennet’e gitmenin Yol’u Yeryüzü’nü Cennet’e
çevirmekten geçiyordu. Herkes Evi’nin önünü süpürecek ve Cennetleri’ni
oluşturacaktı; bu Küçük Cennetler’in, Âdem’in Cenneti’nden İzler
taşıdığını unutmayarak… Aslı’nı hatırlatacak biçimde Cennetler oluşturmak
gerek… Nerede bu Cennetler? Her Yer’de… Kelime’tullâh’ın
öğretildiği her Yer… Ama bir Sorun var… Oluşturduğumuz Cennetler büyük Cennet’i
hatırlatmıyor… İslâmî Çalışma yapan Dernekler, Cemiyetler, Cemaatler,
Tarikatlar ya da Oluşumlar, her neyse… Yeniden Cennet oluşturma peşinde…
Model’e İhtiyacımız yok… Farqlı olmak, öteki olmak, ötekileşmek… İp nerede
kaldı? Oysa bir tek İp var… Parçalanmamak nerede kaldı? Parçalanmak için Özel
bir Uğraş var sanki… Tenwir Kuşlar’ı, Kardeşliği hatırlatmak için
Kanatları’nı çırpıyor… Ateş Çukuru’nun Kenarı’ndayız… Allâh
bizi kurtaracak, bir İp’e sarılarak… Tenwir Kuşlar’ı İyiliğe Kanat
çırpıyor… Ötekine gösterilen Saygı’dan daha fazlası Kardeşimiz’e yönelmedikçe
Kuş olup uçamayız… Yiğit düştüğü yerden kalkar… Medeniyetimiz, Medine’mizden doğrulacak
2-109… Medine’miz, Kuşlar’ın
uçtuğu her Yer… Kalkıyoruz, doğruluyoruz… Vira bism’illâh. )
(M.Özenoğlu/04 Ramazan 1431: Allâh’tan O’na yaraşır şekilde İttiqa etmek nasıl gerçekleşir?
Sadece İttiqa edin değil de Kendisine yaraşır şekilde İttiqa etmek
nasıl olur? Mü’min’in Allâh’tan korkması Ümid’i içinde barındırır. Yani biz
Rabbimiz’den İttiqa ederken “acaba Rabbim
ne der?” Düşünce’si ile her dâim Hareket etmeli ve yine O’na döneceğimizi
düşünerek Rahmeti’nden Ümit kesmemeliyiz. Bir Anne Ewlâdı’nı dövdüğünde nasıl
ki Çocuk Korkusu’ndan yine Annesi’nin Kucağı’na atılırsa Müslüman da Rabbi’nin
Korkusu’ndan dolayı yine Rabbi’ne döner ve O’nda Huzur bulur. Mü’min, Sâhib’i
olarak Allâh’ı bildiğinde ve bu Şuur’u Zihni’nden ve Gönlü’nden çıkarmadığı
müddetçe O’ndan İttiqa etmesi başlı başına kendisini olgunlaştıran bir
Süreç’tir. İnsan’ın Korkular’ı olmadığı zaman İnsanlık’tan çıkar. Hani bir laf
vardır “Allâh’tan korkmayan Herkes’ten
korkar, Allâh’tan korkan hiçbir Şey’den korkmaz” diye… İşte Mü’min sâdece
Allâh’tan korkarak bütün Mewcudât’ın karşısına dikilir. Herşey’e Meydan
okuyabilir. Haqiqi İman’ı elde eden Kâinat’a Meydan okurken bu Meydan Okuma
İttiqa’dan Bağımsız olamaz. Allâh’tan korkmayan Herşey’den nasıl korkabilir?
Korkar, çünkü Allâh’tan korkmayan İnsan’ın diğer Varlıklar’a karşı duyduğu
Korku herhangi bir Kurtuluş Emâre’si taşımaz. Karanlığa Gömülü zann’eder
kendini, Dünyâ’sı başına yıkılmıştır artık. Çıkış Yolu bulamayıp Çeşitli
Sıkıntılar’dan dolayı İntihar edenlerin Durum’u başka nasıl açıklanır?
Mü’min’de var olan Allâh’tan İttiqa etme Bilinc’i her Zaman kendisinin bir
Sâhib’i bulunduğu Düşüncesi’ni taşımasına Wesile olur. Artık Ölüm denilen
Âhiret Kapısı’na Yaklaşma Teslimiyet ile olur. Müslüman olarak Can verme bu
şekilde gerçekleşir. O halde bizler bugün Korkularımız çoksa Allâh’tan
yeterince İttiqa edemiyoruz, diyebilir miyiz? Aldığım Hisse buna Evet Cewâb’ı vermeme neden oluyor.
Korkularımız çok, Problemlerimiz aşılamaz gibi gözüküyorsa İç Muhasebemiz’i
yeniden yapmalıyız. Allâh var, Korku yok!)