III.Cüz

 


 2001 2002 2003 2004 2005 2006  2007 2008 2009 2010

 2011

 

06 Ekim 2005/03.Cüz'den

 

                        3 Cüz’dür Baqara Sûresi’nin İklimi’nde dolaşıyoruz. İbrâhîm Nebi’nin Oğlu İsmâil’le Temeli’ne Hacer’i koydukları Kâ’be’nin Târihsel Misyonu’nun İzleri’ni 3.Cüz’de de sürüyoruz. İlkin 258.Âyet’te Dönem’in Egemeni’ne ‘Rabb’inin Ölüler’i nasıl Diriltici olduğunu’ Tawzih ederken buluruz O’nu. 259.Âyet’in Nebi’si 100 Yıllık bir Uyku’nun ardından gelen Uyanış’ın Hayreti’ni cuz03-2005yaşarken Taswir edilir. Artık İbrâhîm’in o Köklü Sorusu’nu ve aldığı Cewab’ı Tefekkür etmeye hazırlanmışızdır. 260.Âyet’te sorar İbrâhîm Rabb’ine? ‘Evet nasıl olacak bu İş?’

            Temiz Zürriyet’i, İshâq’ın Çocuklar’ı (Benu İsrâil) içinden Seçilmiş  Âdil İmâmlar (Enbiyâ-i Beni İsrâil) Wasıtası’yla Îsâ Mesih’e dek, Her Dönem Meyvesi’ni vermiştir. Doğuş Hikâyesi’ni yine bu Cüz içinde okuduğumuz Meryem’in Oğlu, Ahmed’i Tebşir etmiştir, ama üzerinden geçen Yüzyıllar’a rağmen Kainât’ın Fahr’ı  Teşrif etmemiştir. 300 Yıllık Uykuları’nın ardından Hayât bulan Mağara Delikanlılar’ı bir İşâret’tir, ama hala Nebi-i Muhterem’in Zuhûru’nun İşâretleri’yle dolsa da Yeryüzü, gelmemiştir O. Milâdî 500ler’in Ortaları’nda Jüstinten’in Teslis Kilise’si ile (Hagia Sofia) İqtidarı’nı Tahkim eden Pavlos İmân’ı, ne kadar Uzak’tır İbrâhîm’in Hanif Yolu’ndan.  Allâh’ın ‘Zâlimler benim Ahdim’e eremez’ Değişi’nden sezmiştir İbrâhîm, Zürriyeti’ni bile kuşatabilecek o Büyük Ölüm’ü.. Evet, ‘Nasıl olacaktı bu Diriliş?’

            Allâh bir İşâret (Âyet/Remz) verdi İbrâhîm’e. Kuşlarla Kuşcu arasındaki Alaqa’yı işaretledi.

             Mâlik’in Oğlu Fihr, Cebel-i Nûr Etekleri’nde, Qureyş’i toparlarken ‘İlâhî Senaryo’nun neresinde olduğunu bilmiyordu. Kuşlar, tekrar döndüler Bekke’ye, Allâh, İsmâil’in Zürriyeti’nden Yeni İbrâhim’i (Muhammed a.) Ba’s etti. Rasûl-i Ekrem, Yewme’l-Qıyâmet’e kadar sürecek Köklü İmâmet’i tetikledi.

             İbrâhîm’in Temiz Zürriyet’i, İsmâil’ın Çocuklar’ı (Âl-i Muhammed) içinden Seçilmiş Âdil İmâmlar (Ulemâ-i Benu Qureyş) Wasıtası’yla Asr-ı Nebi’ye ilaweten 12 Qureyşî Yüzyıl boyunca, her Yüzyıllık bir Periyod’un ardından gelen bir Tecdid ile Hayât’a döndü.   Yaşanan Dewr-i Fetret’de , Rableri’nin kendilerini Terk etmediğine inanan Ümmet; Dünyâ’nın Kuzeyi’nden Güneyi’nden, Doğusu’ndan, Batısı’ndan, her bir Dağ’ın Tepesi’nden Hayat bulmak için ‘Özgürlük Evi’ne uçmaya hazırlanacaklar. Salawât’ın Sesi’ne Kulak verin:

Allâhım Salât et , Bereket ver Muhammed’e,

Ve Âl’ine Muhammed’in;

Tıpkı Salât ettiğin, bereketlendirdiğin gibi İbrâhîm’i,

Ve Âl-ini İbrâhim’in.

 

Alıntı:

2-260 

Hani İbrâhîm*: "Rabb'im, bana Ölüler’i nasıl dirilttiğini* göster" demişti. Allâh "İnanmıyor musun?" deyince İbrâhîm "Hayır, ancak Qalbim’in Tatmin* olması için." demişti. Öyleyse, Dört Kuş* al. Onları kendine alıştır, sonra Onlar’ın Cüzleri’ni bir Dağ’ın* üzerine bırak, sonra da Onlar’ı çağır*. Sana koşarak gelirler. Bil ki, Elbette Allâh Aziz'dir*. Hakîm'dir*.  " (el-Baqara/260)                                                                                                                                                                                                                                                                     

 

 

Muqabeleler:

 

 

            (M.Özenoğlu/1 Ramazan 1430/258-260) Öteden beri Haq Karşısı’nda Bâtıl’ın verebileceği Cewap afallamaktan ileriye gidememektedir. İbrâhim, Nemrut’u susturduğu gibi, Wasat’ın Nemrutları’nı, Firawunları’nı susturmalıyız. Rablerini bile bile İnkâr eden Qabil’in Çocuklar’ı Karşısı’nda Habil’i Temsil etme Yükümlülüğü üzerimizde Şeref’tir. Bugün 23 Ağustos 2009… ABD Başkanı Obama, Ramazan Ayımız’ı kutladı. Sâlih bir Müslüman, Obama’nın Selâmı’nı almaz. Kirli Beyaz olan biri ile Küresel Roma, Büyük Şeytân olarak kendini Süslü göstermeye çalışıyor. Obama’nın ne Selâmı’nı istiyoruz, ne de Kutlamaları’nı… Rengi gibi Herşey’i Sahte. Ülkem’de Bombalar patlarken Yardımcısı bu Durum’dan telaşlanıyormuş! Ne Trajikomik bir Sahne… Türkiye İbrâhimler’e Namzet olması gerekirken Nemrutlar’ı oynuyor. Sahte Güneş’in Batı’da olması, anlaşılan Medeniyetimiz’in Çocukları’nın Gözleri’ni kamaştırmış… Rabbim Işığı tutunca görürler. Ama kapatınca apışıp kalırlar. Pil’i tükenen Küresel Roma Son Dakikaları’nı oynuyor. Tenwir Kuşları’nın Kanat Sesler’i Kulakları’nı Sağır, Gözleri’ni Kör edecek… Tenwir Kuşlar’ı ya da İbrâhim’in Kuşlar’ı… 260.Âyet’te Karşımız’a çıktı. İbrâhim, kendine çağırıyor Kuşları’nı… Kanatlanıp gideceğiz Urfa’ya, Diyâr-ı İbrâhim’e. Küresel Roma’ya karşı İbrâhim’in Memleketi’nde toplanıyoruz, 29 Ekim’de. Hem Küresel Roma’ya, hem de Ülkemiz’de Dalkavukluğu’nu yaptıkları Rezil Çocukları’na karşı… 29 Ekim bu açı’dan da Hoş bir Rastlantı… 259.Âyet’te bahs’edilen Wiran olmuş Şehir… Uyuyan Adam… 100 Yıl… Son Yüzyılımız’ı tamamlayamadık. Medine’miz Yıkık. 100 Yıl’dan fazladır, uyuyoruz… Tenwir Kuşlar’ı uyandırıyor… Kanat Sesleri’nde İlâhî Muştular’ı duyuyoruz… Rabbimiz Çürümüş Eşeğin yanında Yiyecekler’in bozulmadan durması gibi İbrâhim Sofrası’nı karşımıza serecek… Aslında Yiyeceğimiz’in yani Mâidemiz’in, Gök’ten gelen Sofra’nın hiç bozulmadığını ve bozulamayacağını bize anlatıyor… Mesaj İbrâhim’den çıktı… Tûr’a, Qâf’a, Faran’a, Urfa’ya… Dört Diyar’dan uçuyoruz Kuşlar olarak Haqq’a… Biraz gayret… Az kaldı.’