2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007
2008 2009 2010
11
Eylül 2008/ 12.Cüz'den
12.Cüz’de yer alan Yûsuf
Sûre’si Bayram Sonra’sı
başlayacak TERTİL VIII Okumaları’nın
İlk Sûre’si olacak.
11
Eylül’ün 7.Yıldönüm’ü Bugün. Weled Bush’un
Büyük Keydesi’nin Yıldönüm’ü. Bir Deli’nin Kuyu’ya attığı Taş’ı çıkarmaya
uğraşıyor Kırk Akıllı. Bir Kurt Masalı’nın Neliği’ni anlamaya..
‘Suyum’u bulandırıyorsun’ demişse Kurt,
Kuzu’nun bulandırmadığını ispatlayabilmesi Mümkün mü? Başlatacağı Armameddon Savaşı’nı kendisine
Tanrı’nın fısıldadığını söyleyen bir Çılgın Karşınız’da duran. ‘İsmâiloğulları’nı Çöl’de yok edeceğiz,
İyiler Kötüler’i biçecek’ diyen. Ataları’nın Afrika’dan devşirdikleri Kunta
Kinteler’in Aqrabaları’ndan bir Melez,
Protestan Vaftizi’nden geçmiş Hüseyin
Bereket ABD Arşı’nın Yeni Emânetçi’si olmaya hazırlanıyor. Bir Ramazan Günü
verdiği bir TV Mülâkatı’nda Müslüman olduğu Beyân’ını aynı Program’da geri
alıyor. Aşığı’nı Ataları’nın Dini’ne Rucu ettirecek bir Yükseliş’e İmza atma
yerine ,onun Dini’ne Teslim olma Sicili’ne Sâhip bir Barack’la geçecek gibi 4 Yılımız.
Alıntı:
‘Andolsun,
Yûsuf* ve Kardeşleri’nde* soranlar
için Âyetler* var’dır. /Onlar şöyle demişti: "Yûsuf ve Kardeş’i* Bünyâmin Babamız* için Biz’den daha Sevgili’dir*, oysa Biz,
birbirine desdekleyen* bir Birliğiz. Babamız ise Açıkça Şaşkınlık* içindedir."
/"Yûsuf'u öldürün* veya O'nu bir öyle Yer’e atın ki Babanız’ın Teweccüh’ü*
yalnızca Size kalsın. Böylece Sâlih* bir Topluluk olursunuz."/
Onlar’dan bir Sözcü* şöyle dedi ki: "Eğer
bu konuda ille de bir şey yapacaksanız, Yûsuf'u öldürmeyin, O’nu Kuyu’nun*
Derinlikleri’ne* bırakıverin belki bir Yolcu Kafilesi* O’nu alır." / Sonra gelip
"Ey Babamız" dediler. "Sana ne oluyor, Yûsuf için Bize güvenmiyor musun*? Oysa Biz Onun İyiliği’ni
isteyenleriz." /"Sen O’nu
Yarın Bizimle gönder, dilediğince yesin, oynasın. Elbette Biz O’nu
koruruz*." / Ya’qûb dedi ki: "Sizin O’nunla gitmeniz beni gerçekten üzer*
ve Siz O’ndan Habersiz iken onu Kurt’un* yemesinden korkuyorum." / Kardeşler’i
dediler ki: "Andolsun, Biz birbirini
kollayan bir Topluluk iken, Kurt O’nu yer mi, bu durumda elbette Qayb’a*
uğrarız.."/Nitekim O’nu götürdükleri ve hep birden Kuyu’nun
Derinlikleri’ne atmaya davrandıkları
zaman, Biz de O’na şöyle wahyettik*: /"Andolsun
Sen Onlar’a bu yaptıklarını Haber vereceksin." /Akşamüstü ağlar
durumda Babaları’na geldiler. /Dediler
ki: "Ey Babamız, gerçek şu ki, orata gitmiş ve birbirimizle yarışıyorduk. Yûsuf'u da Yiyeceklerimiz’in yanında bırakmıştık. Fakat O’nu Kurt
kaptı. Ama Biz Doğru’yu söylesek de Sen
Bize inanmayacaksın biliyoruz."
/Ve üzerinde Sahte Kan* olan Gömleği’ni* Babaları’na
verdiler. /"Hayır" dedi.
"Nefsiniz* Sizi yanıltıp bir böyle bir İş’e sürüklemiş. Bundan sonra (bana düşen) Güzel bir
Sabır*’dır. /Sizin bu Hileleriniz’e karşı Yardım’ı istenecek olan
Allâh'tır." /Bir
Yolcu Kafilesi gelmişti, Sucuları’nı* gönderdiler. /O da Kovası’nı* sarkıttı. "Hey, Müjde*... Bu bir Çocuk*."
dedi. /Ve O'nu Ticâri* bir Mal olarak aldılar. Oysa Allâh, yapmakta olduklarını
Bilen'di. /O’nu Ucuz* bir Fiyat’a*, sayısı Belli Dirhem’e* sattılar. Onlar O’nu
pek önemsemediler*.’
(Yûsuf /007-020)
Muqâbele
Edenler:
(M.Özenoğlu/12 Ramazan 1431: En Güzel Qıssa, Güzel Peygamber’in
Güzel Rüyası’nı Güzel Atası’na anlatmakla başlar. Rüyâ’nın anlatılmamasını
tembihleyen Hz.Ya’qûb Rüyâ’nın
Yorumu’nu yapmıştır. Ancak ne var ki Yûsuf
gördüğü Rüyâ’yı Kardeşleri’ne Quwwet’le muhtemel anlatmıştır. Bunu Sûre’nin
Akışı’ndan ve Olaylar’ın Cereyan Şekli’nden çıkarabiliriz. 8 ve 9.Âyetler bana
ilk defa Nâzil olmuş gibi gelmedi. Daha önceki Qıssalar’da da İzleri’ni görmek
Mümkün. Kardeşler’in Hasetliği ve akabi’nde Yûsuf’u öldürme Düşünce’si Hâbil-Kâbil
Qıssası’nı hatırlattı. Kabil,
babamıza daha sevgili olduğu düşüncesini yok etmek ve babamızın iştiyakını
kendisine çevirmek için Habil’i öldürme
Planlar’ı kurmuştur. Bunu da gerçekleştirmiştir. Hâbil kim? Kâbil kim? Neyi
Temsil ederler? Babalar aslında Çocuklar’ı severken Ayrım mı yaparlar? Yûsuf kim? Kardeşler kim? Neyi temsil
ederler? Ya’qûb Ayrım mı yapıyordu?
Âyetler’e Âile Nazarı’ndan bakıp ve Dar Çerçeve’de okumak Doğru’dur ancak Büyük
Anlamlar’ın önünü kapatır. Yûsuf’a
bir Çocuk Gözü’yle Nazar edip, Kardeşler’i de Kötü Çocuklar Ciheti’yle görüp; Ya’qûb’u ise Şefkatli bir Baba gibi
algılamak Mümkün’dür ama milyonlar’ca Âile’de olan Şeyler Mesâbesi’ndedir
bunlar. Daha Farqlı bir Okuma’yla Farqlı bir Yön’den Tefekkür etmeliyiz. Hâbil’in Ata’sı Âdem, Kâbil’in İblis… Yûsuf Hâbilce bir İnsan, Kardeşler Kâbilce düşünen Beşer. Qıssa’nın Sonunda Kâbil’in düştüğü Durum’a düşmese bile Kardeşler, baş’taki
Düşünceler’i yani Öldürme Teşebbüsler’i Kâbilce
Düşünce’ydi. İblis neden İsyân etti?
Çünkü Üstünlüğü Ateş’e vermeyi Bahane ederek Kibri’ni açığa çıkardı… Ben
Üstünüm, ona Secde etmem dedi. Eşyâ’nın İsimleri’ni Âdem’in öğrenmesini hazmedemedi. Âdem’in Yeryüzü’nde yeni bir tür olarak Halife olmasını kendine
yediremedi. Kâbil neden
Şeytânlar’dan oldu? Allâh’a sunulan Qurbanı’nın Qabul edilmemesini Bahane
ederek, Âdem’in Soyu’nun kendisinden
Dewâm edemeyeceği Gerçeği’ni içine sindiremediğinden… Bunu Yaşantısı’yla ortaya
koyan Kâbil elbette Sonucu’na
Katlanma Haqiqâti’ni içine sindiremiyordu. Halife olamayan İblis, Âdem’den İntikam alıyordu güya… Ancak bilmediği bir Şey
vardı… Kâbil ve gibileri İblis’in Yolu’nda olup Şeytânlar’dan
olduklarından dolayı el-İnsân olma Şerefi’ni hiçbir Zaman başaramamıştır,
başaramayacaklardır. Bu nedenle onlar el-İnsan’ı hiçbir Zaman Ray’dan
çıkaramazlar. İşte İblis bu şekilde Kâbil’i kandırarak Öç aldığını
zann’etti. Silsile Yûsuf’a dayandığı
zaman aynı Oyun’u görüyoruz. Rüyâ’yı anlatan Yûsuf’un gördüğü bu Rüyâ’nın Te’wili’ni yapan ve onun Peygamber
olacağını anlayan Kardeşler, Peygamberlik Silsilesi’nin kendileriyle Dewâm
edemeyeceği Gerçeği’ni bir türlü içlerine sindiremediler. Âdem’in Halife Oluşu’nu, İblis’in
içine sindiremediği gibi… Kâbilce
düşündüler… Eğer Yûsuf öldürülseydi,
Peygamberlik kendilerine geçer diye Ahmakça bir Aqıl yürüttüler ve aslında
kurdukları Tuzağın, Allâh’ın onlara kurmuş olduğu Büyük Tuzağa Hizmet eden
Figüranlar’ı olduğunu anlayamadılar…İblis
anlayabilmiş miydi? Kâbil anladı mı?
Anlayamadılar, anlayamazlar da zaten. Çünkü Aqıllı olan anlar. Bu Zâwiye’den
bakınca bütün Gayr-i Müslimler Aqılsız’dır. Aqıllı olmak sâdece Müslüman’a
Özgü’dür. İnsan Aqıllı olduğu için zâten Müslüman olur. Diğerleri ise olsa olsa
Aqılcı davranır. Aqılcı olur. Şeytânlar’dan olur. İblis Aqılcı davrandı… Kâbil
de… Kabil’in Ardıllar’ı da böyle
davrandı ve Davranma’ya Dewâm edecek. Neyin Sonuc’u tüm bunlar? Aqılsızlığın…
Aql’ı olmayana Deli derler. Aqılsızlar Deli değildir. Aqlı’nı kullanmadıkları
için Aqılsızlar’dır. İşte başta İblis
ve tüm Şeytânlar Aqılsızlar’dır. Taraflar bellidir… Bir Taraf’ta el-İnsan olan Âdem ve Halefler’i, diğer Taraf’ta İblis ve Ardıllar’ı olan Şeytânlar… Bir
Taraf’ta Aqıllı olan İnsan vardır, diğer Taraf’ta Aqılcı olan Beşer. Bir Taraf Yûsuf olup Zindan’a girer Aqıllı olduğu
için, diğer Taraf Kurt olup kendini Kafes’e kapatır Aqılcı yani Aqılsız olduğu
için… Birisi Mısır’a Sultan olur,
diğer Mısır’a Muhtaç olur. Mısır’la Mısır
bu kadar benzese de birbirine; Zâhir’e değil, bakmalıyız Qıssa’nın
Haqiqati’ne…Haqiqat bana Habil ol, Habil kal; Yûsuf ol, Yûsuf kal;
Mahpus ol, yan, piş, eri… Yûsuf’ta
Gazel, el-İnsan’da Darb-ı Mesel ol diyor… Menkıbe Sâhib’i olmak, Naqib
olmaktan; Naqib olmak Efendimiz
(SAV)’e uymaktan geçer. Hikâyemiz aynı… Ha Âdem,
ha Muhammed… Ha Hâbil, ha da Halefler’i… Halef olmak Şerefi’ne erebilme İmkân’ı ve
bu Uğur’da cehd’edebilme Wasatı’nı bize verdiği için Rabbimiz’e hamdolsun.
Yoktan var olmak… Ne büyük Lütuf… el-İnsan olmayı Nâsip eyle Rabbim!