VIII.Cüz

 


2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007 2008 2009 2010

2011


            11 Ekim  2005/08.Cüz'den

 

            cuz08-2005 Bayram Sonra’sı başlayacağımız  TERTİL III Bünyesi’nde yer alan Son Sûre , 7 Sıra Numaralı  A’râf.. Mushaf Düzen’i içinde Muqatta Harfli Başlangıçlar’ı olan İlk Sûre de o: ELM ve Sâd Harfler’i.. ELM’e, Baqara ve Âl-i İmrân Sûreleri’nin Girişi’nden Âşina’yız... Sadece Sâd Harfi ile başlayan Müstakil bir Sûre ise 23.Cüz’de 38.Sıra’da yer alacak. (Sâd ve ELM arasında Hesabi Nazar’la 19 vardır. İlk 9 Ayet’te yalnız Sadr ve Qasas Kelimeler’i Sad’ı Bünyesi’ne alırlar.)  Sâd ve A’râf Sûreler’i Mekke Yılları’nda birbiri ardınca Nâzil olan Sûreler Cümlesi’nden..

            Baqara, Âl-i İmrân gibi A’râf Sûre’si de Hurûfu’nun ardından Dizin’in Bütün’ü ile anar kendisini: Kitap. Rabb’imizden bize indirilmiş Kitab.. Bizi uyarmak, bize  bizi hatırlatmak (Zikrâ) üzre gelen bir Tezekkür..  Geceler ve Gündüzler boyunca hiç bitmeyecekmiş gibi Hoyratca harcanan bir Ömr’ü Nihâyet’e erdiren Helâkler, ve gelecek olan Sorgular…  Azâb’a Duçar olanların Fayda vermez Son Pişmanlıklar’ı.. Artık Nefisleri’ne zulmetmiş olduklarını farq’eder, İtiraf ederler, ama ne Çare! Hesab’ın Zâlimler’e sorulacağını beklerken, ilkin Mürseller’i, Hesab’a çekilenler arasında buluyoruz. Hiçbir Şey onun İlmi’nde Gâib olmayan önlerine döküverir Herşey’i.  Felâh bulmak için bir Birikim’i olmayan, kendilerine gelen Âyetler’i karartanlar için gerçekten Kara bir Gün’dür başlayan. Kendilerini Yıkım’a uğratmışlardır.. İşte A’râf Sûre’si 206 Âyet boyunca anlatacağı Qasas’a böyle başlıyor.

 

Alıntı:

7-005 

            Elif Lam Mim Sad. /O’nunla uyarman* için ve Mü'minler’e* bir Öğüt* olmak üzere indirilen bir Kitab* bu. Sadrı’nda* bir Sıkıntı* olmasın. /Ey İnsanlar! Rabb'inizden Size indirilene uyun*. O'ndan başka Weliler’e* uymayın. Ne az Öğüt* alıyorsunuz? /Biz nice Ülkeler’i Yıkım’a* uğrattık. Geceler’i* uyurlarken ya da Gündüz’ün* dinlenirlerken Bizim Zorlu Azâbımız* Onlar’a geliverdi. /Zorlu Azâbımız Onlar’a geliverince yakarabildikleri: "Biz gerçekten Zulmedenler’dendik*" demelerinden başkası olmadı. /Andolsun, kendilerine Gönderilenler'e* elbette Hesap* soracağız.  Andolsun, Onlar’a bir İlim’le* Haber vereceğiz. Ve Biz onlardan Gâibler* de değildik. /O Gün Tartı* Haqq’tır*. Kimin Tartılar’ı Ağır gelirse,  işte Kurtulanlar* Onlar’dır. Kimin de Tartılar’ı Hafif gelirse, Bunlar da Âyetlerimiz’e* zulmettiklerinden dolayı kendilerini Hüsran’a* uğrayanlar’dır.‘ (el-A’râf/001-009)

 

 

   TERTİL III

   TERTİL VIII

 

 

Muqabele Edenler:

 

(M.Özenoğlu:8 Ramazan 1431: Elîf’le başlar Nûn’la biter Hurûf-u Muqatta Harfler’i… Değişik Yorumlar vardır bu Harfler haqqında… Ama ben Elîf’i Divit’e, Nûn’u ise Okka’ya benzetirim. Şekilsel olarak da bu Durum’u yansıtır. Rabbim Harfler’e vurgu yaparak bir meydan okuyor.. “Ey İnsanlar! Bu Harfler’i siz de kullanıyorsunuz… Siz de bu Harfler’i kullanarak bir Qur’ân yazın yazabiliyorsanız…” Yazamazlar ki… Ama ben Elîf ile Nûn arasında, Divit ile Okka arasında bir Yolculuk yapacağım… Şüphesiz Haqiqat’i Allâh bilir. Hurûf-u Muqatta Harfler’i Çerçevesi’nde yapılan Te’willer’e girmeyeceğim. Elîf ile başlar Qur’ân Nûn ile biter… Nüzulen ise tersidir. Yani Nûn ile başlar Qur’ân, Elîf ile biter. Divit-Okka; Okka-Divit… Nereye akıyor Cümlelerim? Qalem’im nereye koşuyor? Hangi Sayfa beni Sana getirir? Ben yazamam Ey Sayfa’ların ve Qalem’in Rabbi... Bir Teşehhüd Miqtar’ı Ömür, dört Elîf Miqtar’ı Ölüm isterim Senden…Allâh ilk önce Okka’yı verdi Beşer’e yani Nûn’u… Nûn içinde sakladığı Wahiy Mürekkebi’ni Sâhibi’ne vermeliydi ki Murâd-ı İlâhî gerçekleşsin. Qader’i Beyaz Sayfa’ya Süt’le yazan Divit, Süt’ün Rengi’ni bilmeyen Beşer’e iki Beyaz’ı birbirinden ayırma Fırsat’ı vermez. Kâinât’a bakan Gözler Nûn’daki Wahy’i görmeyince, Elîf olan Nebiler’in Sırrı’nı anlayamaz. Beşer Nûn’dakini görünce Elif olup El-İnsan olur. El-İnsan Nûn’u kâinata işleyince Kur’an’ını yazar. Yazmakla kalmaz, Elif ve Nûn’lar’ın Sâhibi’ne Elîf ve Nûn olarak döner. el-İnsân bir yanıyla Elif’tir, diğer yanıyla Nûn… Erkek Elif’tir, Kadın NûnÂdem Elif’tir, Hawwa Nûn… İkisi bir araya gelince Yazı ortaya çıkar. Yazı Hâbil’dir… Kâbil Noktası’nı, Virgülü’nü kaybetmiş, Yazı olmaktan çıkmıştır, Anlamsız’dır. Nerede duracağını, nerede Soluk alacağını bilmez. Nerede noktalanacağını Hesap etmez. Kafa’sı Soru İşâretleri’yle Dolu’dur, İlâhî Ünleme bir türlü Sıra gelmez. Hâbil Yazı’dır, Yol gösterir. Nerde duraksayacağını, nerede Nihâyet’e ereceğini bilir. Kendisini gören Elif bir kez daha Nûn’a banar… Bir kez daha… Bir kez daha… Kabil’in Anlamsızlığı’na Elif itibar etmez. el-İnsân olamayan Beşer, Kâbil’in Soru İşaretleri’nde Yönü’nü bulamaz, arayıp durur, Ünlemler’i yoktur, Soru İşâretleri’yle bir Cewâp bulamayıp çıldırır, yok olur, tükenir…Âdem başka Elif’lere bakar… Ağaçlar Elif’tir, Qalem’dir; Denizler Nûn’dur, Mürekkep’tir… Rabb’in Kelimeleri’ni yazar ama bitiremez. Dağlar Elif’tir, Direk’tir; Yer Nûn’dur, Toprak’tır… Bandıkça sağlamlaşır Arz, Çakılı Direk kaymaz. Harfler Elif’tir, Biçim’dir; Ses Nûn’dur, Mânâ’dır… Allâh yazılınca Hû diye çıkar.Elif olmak ve Elif kalarak Nûn’a banıp her dâim Hikmet’e Yolculuk etmek en büyük Niyazım’dır.)