XIV.Cüz

 

 

2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007 2008 2009 2010

2011

 

29 Kasım 2001/14.Cüz

 

Bu Cüz'de Hicr ve Nahl Sûreleri’ni okuyoruz.

Müslüman cuz14-2001Kaynaklar’da Hicr Sûre’si'nin en çok Referans verilen Bölümler’i arasında 9.Âyet gelir. Kendilerine "Gökten bir Kapı açılsa" da, oradan "Yukarılar’a" süzülseler de yine de "Öncekiler’in Sünneti"ne tabi olarak Wahy’e karşı "Anîd" kesilen bir Guruh’a karşı İlân edilen ‘Ebedî Açıklama’dır bu:

"Zikr'i Biz indirdik, ve O’nun Muhâfız’ı Biz'iz."

Qur'ân Okuyucusu'nda ‘İlâhî Bildirimler"de kullanılan ‘Biz" Vurgusu’nun Nesnel olarak algılanması bir Sapma’dır. Bunu "Kendilerine Savaş Yazılanlar"ın "Sen ve Rabb’in gidip savaşın" Muqâbele’si ile ‘Sorumluluk alanları dışına atanlar’ın Tutumlar’ı ile karşılaştırabilirsiniz. Mushâf'ın Bize Taşınma Süreci’ndeki tüm "Müslümanca Etkinlikler" bu "Biz" Kavramı’nın "Öznel" Okuyuş’u ile gerçekleşmiştir.

Bugün "Zikr"in Târih’e Mal olan Kayıtları’nın kaybolması, Tahrib olması gibi bir Endişe Yersiz’dir. Matbu ve Yazma Hâli’ndeki tüm Mushaflar toplanıp İmha edilse bile, Hâfıza Kayıtlar’ı bir yana, Müslim, gayri-Müslim Kaynaklar’dan hiçbir Zayiât’a uğramadan Mushâf'ı yeniden Cem etmek çok sıradan bir Cem İş’i olacaktır. Hicr Sûre’si’nin bu Âyeti’nin 21.Yüzyıl’da da sürecek olan, ve "Biz"in de içinde yer alacağımız bir Süreç’le gerçekleşecek olan "Hatırlatma" Misyon’u üzerinde terleyecek İdrâkler’e Muhtac’ız.

Nahl Sûre’si, Baqara Sûre’si'nden sonra, Bünyesi’nde geçen bir Qıssa’da yer alan "Hayvan" nedeni’yle isimlenen Sûreler’in İkincisi oluyor. Bu tür İsimler’in Sûre’nin Bütünü’nü kuşatan bir Anlam’ı  olmamakla beraber, İsm’e Konu olan Qıssa’nın Mesajı’nı yansıtmadaki Başarısı’nı Teslim etmek gerekir.

 

Alıntı:

 

"Elİf Lâm Râ*  Bunlar, Kitâb'ın* ve Apaçık olan Qur'ân'ın* Âyetleri’dir*. /O Küfredenler* Müslüman* olmayı nice kereler dileyecekler. /Onlar’ı bırak*, yesinler, yararlansınlar ve Onlar’ı Mal oyaladursun*. İlerde bilecekler. /Biz, kendisi için bilinen bir Kitâp*  olmaksızın hiçbir Ümmet’i Helak* etmedik. Hiçbir Ümmet*, kendi Eceli’ni* ne öne alabilir, ne de onlar ertelenebilirler.  / Onlar: "Ey kendisine Kitâp indirilen. Gerçekten Sen Mecnun'sun*" dediler. /"Eğer Doğrusöyleyenler’den* isen, Bizler’e Melekler’i* getirmeli değil miydin?" /Haqq* olmaksızın Biz Melekler’i indirmeyiz. O zaman da onlar’a göz açtırılmaz*. /Kuşkusuz, Zikr'i* Biz indirdik. O'nun Koruyucular’ı* da gerçekten Biz’iz. /Andolsun, Sen’den önce geçmiş Topluluklar içinde de Elçiler gönderdik. Onlar’a Herhangi bir  Elçi* gelmeyedursun, hemen Onunla Alay* 15-007ederlerdi.  /Böylece Biz Onu Suçlular’ın* Qalpleri’ne* sokarız. Onlar Sana inanmazlar, oysa ki Ewwelkiler’in Sünnet’i* geçmiştir. Onlar’ın üzerlerine Gök’ten* bir Kapı* açsak da ordan yukarı yükselseler* de, kesinlikle: "Gözlerimiz* döndürüldü, belki Biz büyülenmiş* bir Topluluğuz" diyeceklerdir.’   (el-Hicr /001-015 )

 

 

TERTİL VIII

TERTİL XI

 

Muqâbele Edenler:

 

            (M.Özenoğlu/14 Ramazan 1431: İnkâr edenler ne zaman bu Temenni’de bulunurlar? Yani ne zaman Müslüman olmayı Arzu ederler? Bu Soru’nun Cewâb’ı üzerinde biraz düşünürsek Müslüman olarak ne yapmamız gerekir, Sorusu’nun Cewâbı’nı bir Cihet’ten bulmuş oluruz. İnkâr edenler en başta Müslüman olmayı elbette öldükten sonra dilerler. Öyle ya ölmeden önce dileseler neden Müslüman olmasınlar? Öldükten sonra Müslüman olma Temennisi’ni Dil’e getiren Kâfirler’in bu Arzuları’nı anlamak ya da böyle bir Arzu’da bulunmalarını kestirmek Zor olmasa gerektir. Sorulması gereken Asıl Soru şu: Peki, bu Dünyâ’da Kâfirler Müslüman olmayı hiç Arzu etmezler mi? Etseler Müslüman olurlardı, diyebiliriz ama bence Qat’i bir biçim’de bunu söyleyemeyiz. Temenni ederler bu Dünyâ’da da. Ama buna rağmen Müslüman olmazlar. Bu da Günâhları’nı kat be kat artırır. Ne zaman dilerler bu Dünyâ’da Müslüman olmayı? Müslümanlar Zafer kazandıktan sonra… Bu Zafer genelde Savaş’ı kazanan Taraf’ta yer alamama ve Ganimet’ten Pay alamama Pişmanlığı Gösterme Biçimi’nde düşünülebilir. Ama bunun da İsâbetli bir Qanaat olduğu Düşüncesi’nde değilim. Yani İnkâr edenlerin bu Temennisi’ni sâdece Müslümanlar’ın Savaş ve Ganimet kazanmalarına hamletmek beni tam Anlamı’yla Tatmin etmemektedir. İnkâr edenler, Müslümanlar’ın her Zaferi’nde Müslüman olmayı Temenni edebilirler. Yani bu illa Savaş ya da Ganimet’e bağlanmamalı. Müslümanlar Nefsi’ni yenerek, Tewhid Toplumu’nu oluşturarak, Siyâsal, Ekonomik, Askerî Başarılar’a İmza atarak Zafer kazandıklarında İnkâr edenler Müslüman olmayı Temenni edebilirler. Ama İmân edemezler çoğu Zaman. İmân etmemenin Kötü bir Şey olduğunun Bilinci’nde olurlar ama yine de İmân etmezler. İnat, Kibir, Haset kendilerini boğmuştur. Şeytân her Taraf’tan kuşatmıştır kendilerini ve artık İmân edemezler. Ümitsiz Waqa’dır artık bunların Durum’u. Peki, bu Yönü’yle düşünürsek ne kazanacağız? Âyet’i bu Cihet’ten düşünürsek ilk önce Zafer kazanmamız Gerektiği’ni bilmemiz lâzım. Belki İnkâr edenlerden Müslüman olma Temennisi’ni İnanç Boyutu’na Taşıma İstidad’ı gösterenler çıkabilir yani belki Rabbimiz Hidâyet verebilir onlara… Bu Açı’dan baktığımda Zafer kazanmak bizim Sorumluluğumuzdaysa bunu hem kendimiz için yapmalıyız hem de İnkâr edenlere Dîn’in Ulwî Boyutu’nu görebilme İmkânı’nın oluşabilmesi ve bu İmkân’ın açılabilme İhtimali’nin doğması için gerçekleştirmeliyiz. Bir Anlam’da Cennet’i Arzu etmekten Ziyâde Din’in diğer İnsanlar’ı da Kemâl’e erdirmesi için çalışmamızın bir Sorumluluk olduğunu düşünüyorum. Rabbimiz’in Rıza’sı Herşey’den Önemli’dir. Bu Bilinç her dâim bize Zafer kazandıracaktır inşa’llâh… Onların İmân edip etmemesi Sonuç İtibarı’yla kendilerini bağlar ama İmân edip etmeme ya da İslâm’ın Nûrlu Yüz’ü ile Yüzleşme Wasat’ı oluşması için biz son Kerte’ye kadar Zafer kazanmak mec-bu-ri-ye-tin-de-yiz… )