XXVIII.Cüz

 

  

2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007 2008 2009 2010  

2001

 

         27 Eylül 2008/28.Cüz'den

 

Kapak Resmi            Boşanma Huququ’nu wazeden Talaq Sûresi’ni Tâkip eden Tahrim Sûresi'ni boşanılmaya en Müstehak 2 Kadın’ın Zikri’nin ardından Âlemler’e Örnek gösterilen Fir’awn’ın Eş’i ve Meryem’in Yâd’ı ile bitiriyoruz. Lût’un Âlemler içinde hiç bu denli Yaygın olmayan Fahşa’ya tutulduğu Toplumu’nda onlarla birlite Yol tutan bir Kadın Lût’un Eş’i. Ajanslar 2005 Yılı’nda Meşruiyet Yasa’sı çıkaran Britanya Krallığı’nın ilk Erkek Meb’us Evliliği’ni Yılbaşı’nda geçmişlerdi. Ramazan’ın Bugün’ü ona katılan Kadın Wekiller’in Adı’nı veriyorlar. Lanet Zincir’i üzerlerinde kalsın diye İlk’ler Kayd’a geçerler hep. [1]

            Bu Cüz, daha ilk Sûresi’nde bizi Uyumsuz Evlilikler’in Hikâye’si ile karşı karşıya getirmişti (Mücâdile Sûre’si ). Söz’ü edilen 4 Kadın arasındaki Sonuncu İsim, çok daha Özel bir Yer’e Sâhip. O Koca’sı üzerinden, onun Wesile’si ile değil, Muhammedî Müjde’yi (İncil) Tebşir edecek bir Oğul’un, bir Rûh’un Anne’si olarak çıkar karşımız’a: Meryem. O’nu Müstakil kendi Ad’ı ile andığımız 19.Sûre Wesile’si ile zikretmiştik daha önce. Oğlu’nun Müjde’si olan Ahmed a. bu Cüz’ün 61.Sûre'nde Telaffuz edilmişti.

Namus Timsâl’i Meryem ‘Üflenen Rûh’un Taşıyıcı’sıdır. Rabb’in Kelimeleri’ni Ve Kitâpları’nı Tasdiq eden ‘Qânit bir Âbide. Sûre’de bu kadarcık Anlatım’ı içinde İsmen zikredilmeyen Mesih a. İçkin bir şekilde vardır aslında. 1994 Konferans Dizilerimiz içinde birinin Başlığı ‘Kilise’nin söylemedikleri: Meryem Anne’ idi. Ya da Toprak Ana. Hars’ı (Ekin’i) de Oğul Îsâ. Roma’nın Melikleri’nin Dili’ne düşmeye görsün Nesl ve Hars, Çaprazlama Çarmıh’ta bulur Sâlihler kendini. Meryem’in Kuzusu’nu kendine Ref’ eder Allâh, Müjdesi’ni (İncil) Çarmıh’a gererler.

Meryem Kelime’yi Tasdiq etmişti. Rahmi’nde Rabb’ininin bitirdiği Meyve onun ‘Ol’ Sözü’nün Eseri’ydi. Meryem Kitâb’ı Tasdiq etmişti, O’ndan gelen ‘Yazgı’ buysa Herşey Merkezi’nde demekti. Kelime’yi ve Kitab’ı değil, Kelimât’ı, Kütüb’ü Tasdiq etmişti. Anlamlar’ı katlayarak açmanız Mümkün artık.

 

             

         Alıntı:

 

66-012       ‘Allâh* Küfredenler’e*- Nûh'un* Eşi’ni* ve Lût'un Eşi’ni* Örnek* olarak verdi. İkisi de Kullarımız’dan* Sâlih* olan İki Kulumuz’un* Nikahlar’ı* altındaydı. Ancak Onlara İhânet* ettiler. Şundan dolayı Onlara kendilerine Allâh'tan gelen hiçbir Şey’le Yarar* sağlamadılar. İkisine de: "Ateş'e* diğer girenler’le birlikte girin*" , denildi. /Allâh, İnananlar’a* da Fir'awn'un Karısı’nı* Örnek olarak verdi. Hani demişti ki; "Rabb'im Bana kendi katında, Cennet’te* bir Ev* yap; Beni Fir'awn'dan* ve Onun yaptıklarından kurtar ve Beni o Zalimler* Topluluğu’ndan da kurtar." /İmrân'ın* Kızı Meryem'i* de. Ki O kendi Irzı’ını* korumuştu. Böylece Biz de Ona kendi Ruhumuz’dan üfledik.* O da Rabb'inin Kelimeleri’ni* ve Kitâpları’nı* Tasdiq* etti. O, Gönül’den bağlı Olanlar'dandı*.’ (et-Tahrim /010-012)

 

 

 

             Muqâbele Edenler

 

Bahattin Sağlam:

‘7-Hz.İsa Târihi’ni bilenler, bilirler ki, o Canlı bir Wahiy’dir. İncil ise İlim, Hikmet ve Anlayış Mânâsı’nda onun Mesaj’ı ile ilgili Qıyâmet’e kadar İlâweler’le Dewam eden bir Kitap’tır. Kilise ise bu Geleneği 100-150 Yıl Dewam ettirdi. Fakat bunu 27.Bölüm’de bitirdiler. "Artık hiç kimse hiçbir şey yazamaz " dediler. Zaman’ın Sorunları’nı artık çözemez oldular. Anlama ve Anlatma Görev’i İhmal edilince, Hıristiyanlık gerilemeye başladı…

10- Başka bir Ağabey Ehl-i Fazilet ve Welâyet olduğu halde, Risâle-i Nûr'un " Dinsizliğe karşı Bütün Dindarlar İttifak etmeli " Emri’ni yerine getirmek için 20 Yılı’nı bu işe adadı. Fakat Müşahhas bir Netice alamadı. Buna Muqâbil Hıristiyanlar ile Müslümanlar arasındaki Medar-ı İhtilaf olan Mewzular’ı azaltmak için bir Kitap yazdım. Ve o Değerli Ağabey'e Taqdim ettim. Cewaben " Kardeşim ben bundan bir şey anlamadım " diye buyurdu. ‘

 

Mustafa Ersözlü:

‘7. ve 10.Maddeler’den iki Alıntı yaptım. Bu Maddeler’de Ehl-i Kitab’a sınırsız Kredi açmış olduğunuzu düşünüyorum.

            1-Hz.Îsâ’nın "Canlı Wahiy" olduğunu Qabul etmek, Hıristiyan Wahiy Anlayış’ı ile Paralellik arzetmez mi? Hz.’Îsâ’nın Yaradılış’ı ile Hz.Âdem’in Yaradılış’ı Benzer olduğuna göre, Hz.Âdem’e de mi "Canlı Wahiy" diyeceğiz? Hz.Îsâ Beşer’in fevki’nde olarak tümü’yle Wahy’in kendisini mi Temsil etmektedir, yoksa o da sâir Peygamberler gibi kendisine Wahiy gönderilen Beşer’den bir Peygamber midir?

            2-Pavluscu Kilise’nin 100-150 Yıl Zarfı’nda Hıristiyanlığı Esir alması Süreci’ni nasıl Mutluluk’la karşılayabiliriz? Bizzat Pavlus kendi Zamanı’nda bir sürü İnciller’in ortada gezdiğini, Gerçek İncil’in ise gördüğü Rüya üzerine kendisi tarafı’ndan yayıldığını İddia etmiyor mu?  Hz.Îsâ bir Kitab(Mushaf) olarak İncil bırakmamış olabilir. Hz.Muhammed’in Müjde’si Anlamı’ndaki İncil’i 12 Hawari yaymış olabilir. Hz.İsâ’nın Siyer’i Mâhiyeti’ndeki İncillerAden ağırlıklı olarak Luka’nın derleyip toparladığı niye Gerçek İncil olsun?

            3-Hz.’İsâ’nın Siyeri’ni Tahrif eden Pavluscu İncil, onun Çarmıh’ta öldürüldüğü üzerine Dewasa bir Teoloji İnşâ etmiştir. Qur’ân bir sürü Peygamber’in öldürülüşünü Qabul edebilirken ısrarla Îsâ’nın öldürülmediğini söylemiş olması, Basit bir Ayrıntı mıdır?

            4-Müslümanlar’la Hıristiyanlar arasındaki İhtilaf Mewzuları’nı azaltmak Qur’ân Temel alınarak yapılmalı değil mi? Tewrat’ın ve İncil’in de bozulmadığını söylemekle bir çok Yeni Çelişkiler ve İhtılaflar Zuhur etmez mi? Bunun yerine Kırmızı Çizgilerimiz’i çizip, ondan sonra Qabul edilebilir Yönleri’ni Gündem’e getirmek daha iyi olmaz mı? Özellikle Bold yaptığım ve renklendirdiğim Yerler tartışılabilir diye düşünüyorum. Şimdiden Arefe ve Bayramınız Mübârek olsun, Selamlar

 

            Emine K. Arslaner :

 

            ‘Meryem Oğlu Îsâ'ya da açık-seçik Deliller verdik ve kendisini Rûhu’l-Qudüs'le güçlendirdik."  Rûhu’l-Qudüs Qur'ân'da "Cebrâil"in diger Adı’dır. Cebrâil Wahiy Melegi, yani Allâh'ın Sözü’dür. Hz.Îsâ'nın Qur'ân'daki Sıfat’ı ise "Allâh'ın Kelimesi" dir, yani Allâh'in Kelâm’ı, dili; diğer bir İfâde’yle Wahy’i. Bu yüzden Hz.îsâ'nın sarfettigi her Kelime Wahiy sayılmıştır. Bu Durum diğer Peygamberler’de Farqlı’dir. Onlara belli Günler’de, belli Saatler’de Wahiy indirilmistir. Hz.İsâ'nîn her Kelime’si Wahiy’dir. Hz.İsâ Cebrâil'in İnsan Sûreti’nde Yeryüzü’ne Peygamber olarak gönderilmesidir. Niçin Bebek’ken konuşabildigini düşündünüz mü hiç? Allâh bizzat kendi Kelimesi’ni yâni, Wahyi’ni Peygamber olarak aramıza yollamıştır. Hz.Âdem İlk İnsan mıdır yoksa İlk Peygamber mi? İlk İnsan olduğunu düşünürsek, Yaratılış Âyetleri’nde geçen Melekler’in Sorular’ı daha da muğlaklaşıyor. Melekler Âdemoğlunun Kan döken bir Yaratık olduğunu nerden biliyorlar? Âdem'den önce yaşamış ve Bozgunluk çıkarmış bir takım Yaratıklar mı vardı? Allâh bu Yaratıklar’ı İrşad etmesi için mi yarattı Âdem'i? En doğrusunu Allâh bilir ... Qur'ân'ı okuyan, Bağımsızlığı’nı kendi çapında İlân etmiş ve şartlanmalardan sıyrılmış bir Beynin bu Âyetler’den çıkaracağı Sonuc şu olabilir; Allâh Âdem'e Wahyi’ni (Rûhu’nu) üfledi ve onu önce Cennet’e yerlestirerek ilk İmtihanı’na tabi tuttu. Sonra onu İlk Peygamber olarak Yeryüzü’ne yolladı.

            Not: Qur'ân'da Cebrâil'i kasdeden ve "Rûhu’l-Qudüs" veya sadece "Rûh" şeklinde geçen Kelimeler bazı Mealler’de yanlış olarak İnsan’a ait Rûh olarak çevrilmis. Düşündürücü’dür.... En doğrusunu Allâh bilir..

 

            Mustafa Ersözlü.

 

            ‘Hz.Îsâ’nın Tecessüm etmiş Melek olduğunu söylersek, onun bir Beşer olmadığını ve Târihî Gerçekliği bulunmadığını da söylemiş olmaz mıyız? Hz.Îsâ gerçekte yaşamadı mı demek istiyoruz? Eğer Yeryüzü’nde dolaşanlar Melekler olsaydı Allâh onlara Melek Elçiler gönderirdi. Beşer’den bir İnsan’ın Wahiy alması, Wahy’in Canlı bir Beşer Şekli’nde Yezahürü’nden daha Büyük’tür. Çünkü Beşer’in Wahy’i alması demek, Welâyet Mertebeleri’nde Kemâl’e erişip, Wahiy Meleği’ni tutup kendisine çekmesi demektir. O yüzden Hz.Îsâ’ya Cebrâil demekle onun Değeri’ni düşürmüş oluruz. Elbette tüm Peygamberler Cebrâil ile, Aqıl ile, Muhammedî Nûr ile Temas hâlindedir. Bu sebeble Masum’durlar ve konuştukları Allâh’ın Âyetleri’nden başkası değildir. Muhammedî Nûr’u veya İlk Aql’ı tam Anlamı’yla Temsil eden Hz.Muhammed’tir. Muhammedi Nûr elbette Büyük’tür ama o Nûr’u İnsan-ı Kâmil olarak Temsil eden Abdu’llâh bin Muhammed daha büyük’tür. Hz.Îsâ’nın Doğumu’nda görülen Mucize diğer Ulu’l-Azm Peygamberler’in Doğumu’nda da görülen türden bir Mucize değil mi? Mûsâ’nın Sepet’e konması, Îsâ’nın Babasız Doğum’u, Muhammed’in Ebâbil Kuşları’yla korunması ve diriltilmesi... Allâh’ın Kelimesi’ni tamamlaması Hz.Îsâ için kullanılıyor. Bunun Anlam’ı Mucizewî bir şekilde onun "kün" Emri’yle yaratılması değil mi? Âdem de öyle yaratılmadı mı? Haddi zatında biz de öyle yaratılmadık mı? Hatta varolan Herşey Allâh’ın Kün Kelimesi’nin Hitâbı’yla isteyerek veya istemeyerek Emr’e uymuş değil mi? Denizler Mürekkeb olsa bitmeyecek Kelimeler’den her birimiz ve Herşey birer Âyet değil mi? Qur’ân’da Hz.Îsâ için bu Kelime kullanılıyorsa tabi ki bunun Özel bir Anlam’ı da olmalı. O Anlam’ı ise "onun Yaratılış’ı Âdem’in Yaratılış’ı gibidir" Âyeti’yle İzah edebiliriz. O İsrâiloğulları’nı Lanet ve Hz.Muhammed’i müjdelemek için geldi. Bağ’ın Sâhibi’nin Bağ’a Lâyık olmayan Ewlatları’ndan Bağı’nı alıp Kardeşleri’nin Çocukları’na vereceğini bildirmek için geldi. Dolayısıyla onun bir Kitab bırakması gerekmiyordu. Çünkü o bir Halka’nın bitip diğerinde Din’in tamamlanacağını söylemekle Görevli’ydi. Hawâriler bu Müjde’yi yaydılar. Ama Ferisi Pavlus, Suret-i Haq’tan görünüp bu Müjde’yi bozdu. İsâ’nın Peygamber olmayıp, "Canlı bir Wahiy" olduğu Görüş’ü ona ait. Güya Îsâ Pavlus’ta Temsil edildi ve Îsâ onu görevlendirdi. Bu Bâtınî ve aslı astarı olmayan Yorum’u Qabul etmek için hiçbir Geçerli Neden yok.’

 

 

 



[1]           Angela Eagle (47), Alan Dunon.