2001
2002 2003 2004 2005 2006 2007 2008 2009 2010
8
Aralık 2001/23.Cüz'den
Cüz, YâSîn Sûresinin
28-83 Âyetleri Arasında yer
alan Son Bölümü ile başlıyor. Sûre,
"Müslüman Târihi"nde İçtimâî Hayatda çok
Ayrıcalıklı bir Yer edinmiştir. Riwâyet
Kitaplarının "Qur'ân'ın Qalbi" olarak Taswir
ettiği Mânewî Şahsiyeti, Şâir'in Dilinde Gelin ey
Fatihâlar, YâSînler Dawetiyesinin Misâfiridir. Yâ ve Sîn
Alfabe Harflerinin Bileşik Okunuşu TâHâ Sûresi'nde
olduğu gibi Özel Erkek İsmi
olarak Hayatımızda mücessimleşmiştir. Sûre'nin Qabir Ziyaretlerinde Okunma
Geleneği Bugün bile Selefiler ile Modernistlerimiz
arasında Âteşîn Tartışma Konusu olarak Baş Köşeyi İşgal
edebilmektedir.
Saffat Sûresi,
Tekil ve Çoğul Kullanımları iki Ayrı Sûreye İsim
olan Sûreler Grubundandır. Sâf Sûresi
ile 61.Sırada karşılaşacağız. Melekût Alemi'ne
Mütealliq Yorumlar bir yana, Qur'ân Okurlarının
Katıksız İmânlarını (Sâfiyet) bir Kenetlenme ,
Hedefe Kitlenme Örgüsü içinde değerlendirmeye Açık
Çağrışımlara Dikkat çekmekle yetiniyorum. Nûh, İbrâhîm, Mûsâ, Hârûn,
İlyâs Lût, Yûnus, Sûrede
Qıssalarının ardından kendilerine İsmen Selâm edilen Mürseller
olarak Ön Plana çıkarılırlar. Sûrenin
Bitimine yerleştirilen Âyetler'de Sosyal Okuyuşta Özel bir Anlam
kazanmıştır:
"Subhâne
Rabbike Rabbi'l-İzzeti amma yesifun. We Selâmun ale'l-Mürselin. Wel-Hamdu
lillahi Rabbi'l-Âlemîn."
38.Sıradaki
"Sad" Sûresi,
Qur'ân'da Tek Harfli Muqatta Surelerinin Üçünden biridir.
Diğerleri 50/Qaf
ve 68/Nûn
Sûreleri.. Mushaftaki Sıralanışları Nuzuldekinin
tersinedir. Sûre'ye
Rengini veren en Önemli Bölüm olarak Dâwûd ve Oğlu Süleymân'ın
Mulukiyet Yılları'ndan Kesitler
sunan Aşrı görüyorum. Müslüman Siyâset Tarihi'nin Kritik
Değerlendirmesi için çok Önemli Argumanlar bu Bölüm içinde Dürümlü..
Diğer yanda çok Farqlı bir Kesitten Tablolar: Eyyûb'un
Qıssası.. Bu iki Metinin Aynı Sûrede
ard arda Tahkiyesi de ayrı bir Dikkat Konusu olmalı.
Cüz
içinde tamamlanamayan Zümer Sûresi'nin,
18.Âyeti de bu Muhtasar Cüz Değerlendirmeleri arasında
anılması gereken Bölümlerden..
Alıntı:
Biz Dâwûd'a* Süleymân'ı*
armağan* ettik. O, ne Güzel bir Kuldu*. Çünkü O, Haqiqata Yönelen* biriydi. /Hani O'na Akşama yakın*,
bir Ayağını Tırnağı üstüne diken*, diğer
Ayağıyla Toprağı
kazıyan*, Yağız Atlar* sunulmuştu. O da demişti ki: "Gerçekten ben, Mal (Hayır) Sevgisini* Rabb'imi
zikretmekten* dolayı sevdim*. " /Sonunda
bu Atlar* koşarak Toz Perdesinin
arkasına* saklandılar. / Süleymân "Onları bana geri getirin"
dedi. Sonra da Bacaklarını*
ve Boyunlarını* okşamaya* başladı. /Andolsun, Biz Süleymân'ı bir Sınavdan*
geçirmişdik, Tahtının* üstüne bir Ceset* bıraktık.
Sonra o eski durumuna döndü. /"Rabb'im, beni bağışla*
ve benden sonra hiçkimseye Nasip* olmayan bir Yönetimi* bana armağan et.
Kuşkusuz sen, Karşılıksız armağan* edensin "
dedi. /Böylece biz, Rüzgarı* O'nun Buyruğu*
altına verdik. O'nun Emriyle* dilediği yöne* eserdi." /Yönetimin
düşmanı olan Şeytânları*
da, her bir Bina Ustası* ve Dalgıc'ı* da. Ve Sağlam
Kementlerle* birbirine bağlanmış diğerlerini. "İşte bu, bizim
Vergimizdir*. /Artık sen de hesaba* vurmaksızın, ver ya da
tut." Kuşkusuz, O'nun bizim katımızda gerçekten bir
Yakınlığı* ve varılacak Güzel bir Yeri*
vardır. (Sad/ 30-40)