Mekkî Wahy
610-622
053.028./el-QASAS
Esirgeyen
Bağışlayan Allah'ın adıyla
I Musa'nın
Çocukluğu: 1-13
028.01- Ta
Sin Mim
028.02- Bunlar
Apaçık olan Kitab'ın Ayetleri’dir.
028.03- Mü'min
olan bir Qawim için Haqq olmak üzere, Musa
ve Fir'awun'un Haberi’nden Sana
okuyacağız.
028.04- Gerçek
şu ki, Firawun Arz’da büyüklenmiş ve
oranın Halqı’nı birtakım Fırqalar’a ayırıp bölmüştü, Onlar’dan bir Bölümü’nü Güç’ten
düşürüyor, Erkek Çocukları’nı boğazlayıp Kadınları’nı Diri bırakıyordu. Çünkü O
Fesatcılar’dandı.
028.05- Biz
ise, Arz’da Güç’ten düşürülenler’e lutuf’ta bulunmak, Onlar’ı Önderler yapmak
ve Mirascılar kılmak istiyorduk.
028.06- Ve
Onlar’ı Arz’da İktidar Sahipleri olarak Yerleşik kılalım, Fir'awn'a, Haman'a ve
Askerleri’ne, Onlar’dan sakınmakta oldukları şeyi gösterelim.
028.07- Musa'nın Annesi’ne: "O’nu emzir,
şayet O’nun için korkacak olursan, bu durumda O’nu Su’ya bırak, korkma ve
hüzünlenme, çünkü O’nu Biz Sana tekrar geri
vereceğiz ve O’nu Gönderilenler'den kılacağız" diye wahyettik.
028.08- Nihayet
Fir'awn'un Ailesi, O’nu kendileri
için bir Düşman ve Üzüntü konusu olsun diye Sahipsiz görüp aldılar. Gerçekte Fir'awn da Haman da ve Askerler’i de bir Yanılgı içindeydi.
028.09- Fir'awn'un Karısı dedi ki: "Benim
için de, Senin için de bir Gözbebeği, O’nu öldürmeyin, umulur ki Bize Yarar’ı
dokunur veya O’nu Ewlat ediniriz." Oysa Onlar şuurunda değillerdi.
028.10- Musa'nın Annesi ise, Yüreği Boşluk
içinde sabahladı. Eğer Mü'minler’den olması için Qalbi üzerinde pekiştirmemiş
olsaydık, neredeyse O’nu açığa vuracaktı.
028.11- Ve
O’nun Kızkardeşi’ne: "O’nu izle," dedi. Böylece O da, kendileri
farkında değilken O’nu Uzaktan gözetledi.
028.12- Biz,
daha önce O’na Sütanaları’nı Haram etmiştik. "Ben, Sizin Adınız’a O’nun
bakımını yükümlenecek ve O’na öğüt verecek bir Aile’yi Size bildireyim
mi?" dedi.
028.13- Böylelikle,
Gözünün aydın olması, Hüzne kapılmaması ve gerçekten Allah'ın Waadi’nin Haqq olduğunu
bilmesi için, O’nu Annesi’ne geri vermiş olduk. Ancak Onlar’ın çoğu bilmezler.
II Musa'nın
Mısırlı’yı öldürmesi :14-21
028.14- O,
Ergenlik’te olgunlaşınca Biz O'na Hükm ve İlm
verdik. Biz İyilik’te Bulunanlar’ı işte böyle ödüllendiriz.
028.15- Ehli’nin
Haberi olmadığı bir zamanda Şehr’e girdi, sonra Kavga etmekte olan İki Adam
buldu. Bu kendi Taraftarları’ndan, şu da Düşmanları’ndan. Derken
Taraftarlar’dan olan, Düşmanlar’ından olan’a karşı O’ndan yardım istedi. Bunun üzerine O’na bir
Yumruk attı ve İşi’ni bitirdi. "Bu Şeytân
İşi’ndendir, O, gerçekten Açıkca Saptırıcı bir Düşman’dır" dedi.
028.16- Dedi
ki: "Rabb'im, gerçek şu ki, Ben kendi Nefsim’e zulmettim, artık Beni
bağışla." Böylece O’nu bağışladı. Elbette O, Gafur'dur, Rahim'dir.
028.17- Dedi
ki: "Rabb'im, Bana verdiğin Ni’metler Adına, artık Suçlular’a Desdekci
olmayacağım."
028.18- Böylece
Şehir’de Korku içinde gözetleyerek sabahladı. Derken, bir de baktı ki, Dün
kendisinden Yardım isteyen kişi kendisine Yardım için bağırıyor. Musa O’na dedi ki: "Sen gerçekten
Açıkca bir Azgın’sın."
028.19- Sonunda
ikisinin de Düşmanı olan’ı yakalamak isterken (adam ona) dedi ki: "Ey Musa, Dün birini öldürdüğün gibi, Bugün
de Beni mi öldürmek istiyorsun? Sen, Arz’da yalnızca bir Zorba olmak
istiyorsun, Islah edenler’den olmak istemiyorsun"
028.20- Şehr’in
Öbür Yakası’ndan bir Adam koşarak gelip dedi ki: "Ey Musa, Önde gelenler, Seni öldürmek Konusunda aralarında
görüşmektedirler, artık Sen çık git, gerçekten Ben Sana Öğüt
verenler’denim."
028.21- Böylece
oradan Korku içinde gözetleyerek çıkıp gitti: "Rabb'im, Zalimler
Topluluğu’ndan Beni kurtar" dedi.
III 22-28 Musa Medyen'de
028.22- Medyen'e doğru yöneldiğinde de:
"Umarım Rabb'im, Beni Doğru yol’a iletir" dedi.
028.23- Medyen Suyu'na vardığı zaman, O’ndan Su
almakta olan bir İnsan Topluluğu buldu. Onlar’ın gerisinde de sakınan İki Kadın
buldu. Dedi ki: "Bu durumunuz ne?" Çobanlar Sürüler’i sulamadıkca,
Biz Sürülerimiz’i sulayamayız, Babamız da Yaşlanmış bir İhtiyar" dediler.
028.24- Hemen
Onlar’ın Sürüleri’ni suladı, sonra yine Gölge’ye çekilerek dedi ki:
"Rabb'im, doğrusu Bana indirdiğin Her Hayr’a Muhtac’ım."
028.25- Çok
geçmeden, O ikisinden biri yürüyerek O’na geldi. "Babam, Bizim için
Sürüleri’ni sulamana Karşılık olarak Sana Ödül vermek üzere Seni
çağırmaktadır." dedi. Bunun üzerine
O’na gelip de olup bitenleri anlatınca O: "Korkma" dedi.
"Zalimler Topluluğu’ndan kurtulmuş oldun."
028.26- Onlar’dan
biri dedi ki: "Ey Babacığım, O’nu Ücret’le tut, çünkü Ücret’le
tuttuklarının en Hayırlı’sı gerçekten O Quwwetli'dir, Emin/güvenilir'dir."
028.27- Dedi
ki: "Doğrusu Ben, Sekiz Yıl Bana Hizmet etmene karşılık, şu iki Kızım’dan
birini Sana nikahlamak istiyorum. Eğer On’a tamamlarsan, artık O da Sen’den.
Ben Sana Zorluk çıkarmak istemem, Beni de inşallah Salih olanlar’dan
bulacaksın."
028.28- Dedi
ki: "Bu, Benimle Senin aranda olandır. Bu durumda İki Süre’den hangisini
yerine getirirsem, artık Bana karşı bir Haqsızlık Söz Konusu olmaz. Allah'ta
söylediklerinize Wekil'dir."
IV 29-42 Musa'nın
Firawn’a Gidişi
028.29- Böylelikle Musa, Süre’yi tamamlayıp Ailesi’yle birlikte Yol’a koyulunca, Tur
tarafında bir Ateş gördü. Ailesi’ne: "Siz durun, gerçekten Ben bir Ateş
gördüm, umarım ki Ben O’ndan Size ya bir Haber, ya da ısınmanız için bir Kor-parçası getirim." dedi.
028.30- Derken oraya geldiğinde, O Kutlu
Arazi’deki Wadi’nin Sağ yanında olan bir Ağaç’tan
"Ey Musa, Alemler’in
Rabb'i olan Allah Benim" diye seslenildi.
028.31- "Asa’nı Bırak". O’nun şimdi bir
Yılan gibi debelenmekte olduğunu görünce, arkasına dönüp bakmaksızın kaçmaya
başladı. "Ey Musa, dön ve
Korku’ya kapılma. Gerçekten Sen Güvende olanlar’dansın."
028.32- "Eli’ni koynuna sok, Kusursuz olarak
Bembeyaz çıksın." Ve çek. İşte bunlar Rabb'inden Fir'awn ve Önde gelen Adamlar’ına ikisinin Kanıtı’dır. Gerçekten Onlar Fasıq olan bir Topluluk’tur.
028.33- Dedi ki: "Rabb'im, gerçekten Ben Onlar’dan bir Kişi öldürdüm, Beni öldürmelerinden korkuyorum."
028.34- "Ve Kardeşim Harun, Dil bakımından O Ben’den daha Düzgün konuşmaktadır, O’nu da
Benimle birlikte bir Yardımcı olarak gönder,
Beni doğrulasın. Çünkü Onlar’ın Beni
yalanlamalarından korkuyorum."
028.35- Dedi ki: "Pazunu
Kardeşi’nle pekiştirip güçlendireceğiz. Sizin İkinize
de öyle bir Güç ve Yetki vereceğiz ki, Ayetlerimiz sayesinde Size
erişemeyeceklerdir. Siz de, Size uyanlar’da Galip olanlar’sınız."
028.36- Musa,
Onlar’a Apaçık olan Ayetlerimiz’le
geldiği zaman: "Bu, düzüp uydurulmuş bir Büyü’den başkası değil’dir. Biz
Geçmiş Atalarımız’dan da bunu işitmedik"
dediler.
028.37- Musa
dedi ki: "Rabb'im, kimin kendisinden bir Hidayet’le geldiğini ve bu Yurd’un Sonucu’nun kime ait olacağını daha iyi
bilmektedir.Gerçek şu ki, Zulmedenler Felah bulmazlar."
028.38- Firawn dedi ki: "Ey Önde gelenler, Sizin için Ben’den
başka bir İlah olduğunu bilmiyorum. Ey Haman, Çamur’un üstünde bir Ateş yak da, Bana yüksekce bir Kule İnşa et, belki Musa'nın İlahı’na çıkarım çünkü gerçekten Ben O’nu Yalancılar’dan
sanıyorum."
028.39- O ve Askerler’i
Arz’da Haqsız yere Büyüklendiler ve gerçekten Bize döndürülmeyeceklerini
sandılar.
028.40- Bunun üzerine, O’nu ve Askerleri’ni tutup Su’ya attık. Böylece Zulmedenler’in
nasıl bir Son’a uğradıklarına bir bak.
028.41- Biz, Onlar’ı
Ateş’e çağıran Önderler kıldık, Qıyamet Günü yardım
görmezler.
028.42- Bu, Dünya Hayatı’nda Biz Onlar’ın arkasına La’net
düşürdük, Qıyamet Günü'nde ise Onlar
Çirkinleştirilmiş olanlar’dır.
V Musa'ya Benzeyen
Peygamberler :43-50
028.43- Andolsun, İlk Kuşaklar’ı Yıkıma uğrattıktan sonra, Musa'ya, İnsanlar için Basiretler, Hidayet ve Rahmet olmak üzere
Kitap verdik. Umulur ki, Öğüt alıp düşünürler.
028.44- Musa'ya
O İş’i gerçekleştirdiğimiz zaman, Sen Batı yanında değildin ve Sen Şahid olanlardan da değildin.
028.45- Ancak Biz birçok Kuşaklar inşa ettik de Onlar’ın üzerinde Ömür uzayıp geçti. Ve Sen Medyen Ashabı
içinde yaşayıp da Ayetlerimiz’i Onlar’dan
okuyarak öğrenmiş değilsin. Ancak Onlar’ı gönderen Biz’iz.
028.46- (Musa'ya) seslendiğimiz zaman da, Sen
Tur'un yanı’nda değildin. Ancak Rabb'inden bir Rahmet olmak üzere Sen’den önce
kendilerine bir Uyarıcı gelmemiş olan bir Qawm’i uyarman
için. Umulur ki, Öğüt alıp düşünürler diye.
028.47- Kendi Elleri’nin Öne sürdükleri
dolayısıyla, Onlar’a bir Musibet isabet ettiğinde:
"Rabb'imiz, Bize de bir Elçi gönderseydin de böylece Biz de Senin Ayetleri’ne
uysaydık ve Mü'minler’den olsaydık." diyecek
olmasalardı.
028.48- Fakat Onlar’a
kendi katımızdan Haqq geldiği zaman: "Musa'ya Verilenler’in
bir benzeri de buna verilmeli değil miydi?" dediler. Onlar, daha önce Musa'ya Verilenleri İnkar etmemişler
miydi? "İki Büyü birbirine arka çıktı." dediler. Ve : "Gerçekten
Biz hepsini İnkar edenleriz." dediler.
028.49- De ki: "Eğer Doğru’ysanız, bu durumda
Allah katından bu İkisinden daha Doğru olan bir Kitap getirin de, Ben de O’na
uymuş olayım."
028.50- Buna rağmen Sana icabet etmeyecek
olurlarsa, artık bil ki, Onlar gerçekten kendi Hewaları’na
uymaktadırlar. Oysa Allah'tan bir Hidayet olmaksızın, kendi Hewası’na
uyandan daha Sapık kim’dir? Elbette Allah, Zulmeden bir Qawm’e
Hidayet etmez.
VI 51-60 İlahi
Wahy’in Doğruluğu
028.51- Andolsun, Biz
Öğüt alıp düşünsünler diye, Söz’ü birbiri ardınca dizip indirdik.
028.52- Bundan önce, kendilerine Kitap
verdiklerimiz buna inanmaktadırlar.
028.53- Onlar’a okunduğu
zaman: "Biz O’na inandık, gerçekten O, Rabb'imizden olan bir Haqq’tır. Elbette Biz bundan önce de Müslümanlar’dık"
derler.
028.54- İşte Onlar, sabretmeleri dolayısıyla Ecirler’i iki defa verilir ve Onlar Kötülüğü İyilik’le
uzaklaştırıp kendilerine Rızıq olarak
verdiklerimizden infaq ederler.
028.55- Boş ve Yararsız olan Söz’ü işittikleri zaman
O’ndan yüz çevirirler ve : "Bizim yaptıklarımız Bizim, Sizin yaptıklarınız
Sizindir, Size Selam olsun, Biz Cahiller’i
benimsemeyiz" derler.
028.56- Gerçek şu ki, Sen, sevdiğini Hidayet’e
eriştiremezsin, ancak Allah dilediğini Hidayet’e eriştirir. O, Hidayet’e erecek
olanları daha iyi Bilen’dir.
028.57- Dediler ki: "Eğer Seninle birlikte
Hidayet’e uyacak olursak, yerimizden çekilip koparılırız." Oysa Biz Onlar’ı, kendi katımızdan bir Rızıq
olarak Herşey’in Ürünü’nün aktarılıp toplandığı,
Güvenli bir Harem'e Yerleşik kılmadık mı? Fakat Onlar’ın
çoğu bilmiyorlar.
028.58- Biz, Yaşama Biçimleri’yle Refah içinde
şımarıp azmış nice Şehr’i yıkıma uğrattık. İşte Meskenler’i çok az dışında (onlarda) kendilerinden sonra
oturabilmiş değildir. Waris olanlar Biz’iz.
028.59- Senin Rabb'in Ana Yerleşim Merkezleri’ne Onlar’a Ayetlerimiz’i okuyan bir
Elçi göndermedikce Şehirler’i
yıkıma uğratıcı değildir. Ve Biz, Halkı Zulmeden Şehirler’den
başkasını da Yıkıma uğratıcı değiliz.
028.60- Size verilen Herşey,
yalnızca Dünya Hayatı’nın Metaı ve Süsü’dür.
Allah katında olan ise, daha
Hayırlı ve daha Sürekli’dir. Yine de aqıllanmayacak mısınız?
VII Muhalifler Eğilecek :61-75
028.61- Şimdi, kendine Güzel bir Waid’te bulunduğumuz, dolayısıyla O’na kavuşan Kişi, Dünya
Hayatı’nın Metaı ile metalandırdığımız sonra Qıyamet Günü hazır bulundurulanlar’dan
olan Kişi gibi midir?
028.62- Onlar’a
(Allah'ın) sesleneceği Gün: "Benim Ortaklarım olarak öne sürdükleriniz
nerede?" der.
028.63- Üzerlerine Söz Haqq
olanlar derler ki: "Rabb'imiz, İşte Bizim azdırıp saptırdıklarımız bunlar,
kendimiz azıp saptığımız gibi, Onlar’ı da azdınıp saptırdık. Sana (gelip onlardan) uzaklaşmış
bulunmaktayız. Onlar Bize tapıyor da değillerdi.
028.64- Denir ki: "Ortaklarınız’ı
çağırın." Böylelikle Onlar’ı çağırırlar, ama
kendilerine cewap vermezler ve Azab’ı
görürler. Hidayet bulmuş olsalardı ne olurdu.
028.65- O Gün Onlar’a
seslenerek: " Gönderilenler'e ne Cewap verdiniz?" der.
028.66- Artık o Gün, Haberler Onlar için
körelmiştir, Onlar birbirlerine de soramazlar.
028.67- Ancak kim tewbe
edip inanır ve Salih Çalışmalar’da bulunursa artık Kurtuluş’a erenler’den olmasını
umabilir.
028.68- Rabb'in, dilediğini yaratır ve seçer.
Seçim Onlar’a ait değildir. Allah, Onlar’ın ortak koşmakta olduklarından Münezzeh’tir,
Yüce'dir.
028.69- Rabb'in Onlar’ın
Göğüsleri’nin saklamakta olduklarını da, açığa vurmakta olduklarını da bilir.
028.70- O, Allah'tır. Kendisinden başka İlah
yoktur. İlk’de, Son’da da Hamd
O'nundur. Hüküm de O'nundur ve O'na döndürüleceksiniz.
028.71- De ki: "Gördünüz mü söyleyin/söyleyin
bakalım, Allah Qıyamet Günü’ne kadar Gece’yi Sizin
üzerinizde kesintisizce sürdürecek olsa, Allah'ın dışında size Aydınlık verecek
İlah kimdir? Yine de hala dinlemeyecek misiniz?"
028.72- De ki: "Gördünüz mü söyleyin, Allah, Qıyamet Günü’ne kadar Gündüz’ü Sizin üzerinizde
kesintisizce sürdürecek olsa, Allah'ın dışında Size içinde dinleneceğiniz
Gece’yi getirecek İlah kimdir? Yine de görmeyecek misiniz?"
028.73- Kendi Rahmeti’nden olmak üzere O, Sizin
için içinde dinlenmeniz ve O'nun Fadlı’ndan aramanız
için Gece’yi ve Gündüz’ü var etti. Umulur ki şükredersiniz.
028.74- Onlar’a sesleneceği
Gün: "Benim Ortaklarım olarak öne sürdükleriniz nerede" der.
028.75- Her Ümmet’ten bir Şahid
ayırıp çıkardık da: "Burhanınız’ı
getirin." dedik. Artık öğrenmiş oldular ki, Haqq,
gerçekten Allah'ındır ve Düzüp uydurdukları kendilerinden uzaklaşıp
kaybolmuştur.
VIII Qarun: 76-82
028.76- Gerçek şu ki, Qarun, Musa'nın Qawmi’ndendi, ancak Onlar’a karşı azgınlaştı. Biz, O’na öyle Hazineler
vermiştik ki, onun Anahtarlar’ı birlikte (taşımaya) davranan Güçlü bir Topluluğa Ağır
geliyordu. Hani Qawm’i O’na demişti ki:
"Şımararak sevinme, çünkü Allah, Şımaranlar’ı
sevmez."
028.77- "Allah'ın Sana verdiğiyle Ahiret Yurdu’nu ara, Dünya’dan da kendi Payını unutma.
Allah'ın Sana ihsan ettiği gibi, Sen de İhsan’da bulun ve Arz’da Fesad arama. Çünkü Allah Fesatcılar’ı
sevmez."
028.78- Dedi ki: "Bu, Ben’de olan bir İlm dolayısıyla Bana verilmiştir." Bilmez mi , ki gerçekten
Allah, kendisinden Önceki Kuşaklar’dan Quwwet bakımından kendisinden daha Güçlü ve İnsan sayısı
bakımından daha çok olan kimseleri Yıkıma uğratmıştır. Mücrimler’den
kendi Günahlar’ı sorulmaz."
028.79- Böylelikle kendi İhtişam’ı içinde Qawmi’nin karşısına çıktı. Dünya Hayatı’nı istemekte
olanlar: "Ah keşke, Qarun'a verilenin bir
benzeri Bizim de olsaydı. Gerçekten o, büyük Pay Sahibi’dir" dediler.
028.80- Kendilerine İlim verilenler ise: "Yazıklar
olsun size, Allah'ın Sewabı, İnanan ve Salih Çalışmalar’da bulunan kimse için daha Hayırlı’dır,
buna da Sabredenler’den başkası kavuşturulmaz"
derler.
028.81- Sonunda O’nu da, Konağını da Yer’in
Dibi’ne geçirdik. Böylece Allah'a karşı O’na Yardım edecek bir Topluluğu olmadı.
Ve O, kendi kendisine Yardım edebilecekler’den de
değildi.
028.82- Dün, O’nun yerinde olmayı dileyenler,
sabahladıklarında: "Vay, demek ki Allah, Kulları’ndan dilediğinin Rızq’ını genişletip yaymakta ve kısıp daraltmaktadır. Eğer
Allah, Bize lutfetmiş olmasaydı, Bizi de elbette
batırırdı. Way, demek gerçekten Küfredenler felah
bulamazlar" demeğe başladılar.
IX Peygamber’in Hicreti ve Geri Dönüşü:
83-88
028.83- İşte Ahiret
Yurdu, Biz O’nu, Arz’da büyüklenmeyi ve fesat çıkarmayı istemeyenlere kılarız. Aqıbet de Taqwa Sahipleri’nindir.
028.84- Kim bir İyilik’le gelirse, artık O’nun
için O’ndan daha Hayırlısı var’dır. Kim de bir Kötülük’le gelirse, artık Kötülükler’i yapanlar, yalnızca yapmakta olduklarıyla
Karşılık görürler.
028.85- Elbette Sana Qur'an'ı
Farz kılan, Seni dönülecek Yer’e elbette döndürecektir. De ki:
"Rabb'im, Hidayet’le geleni de, açıkca bir
Sapıklık içinde olan’ı da daha iyi bilmektedir."
028.86- Kitab'ın Sana
bırakılacağını ummazdın. Ancak Senin Rabb'inden bir Rahmet. Öyleyse sakın Kafirler’e arka çıkma.
028.87- Sana indirildikten sonra, sakın Seni
Allah'ın Ayetleri’nden alıkoymasınlar. Sen Rabb'ine çağır ve sakın Müşrikler’den olma."
028.88- Ve Allah ile beraber başka bir İlah’a tapma.
O'ndan başka İlah yoktur. O'nun Yüz’ünden başka Herşey
Helak olucu’dur. Hüküm O'nundur ve siz O'na
döndürüleceksiniz.
Qur'anu'l Hakîm (Qur'ane'n A'rabiyyen)
|
|||
|
|||
|
|||
028 Qasas |
|
||
|
|||
|